16 Temmuz 2013 Salı

Kurtuluş Savaşı'nı çete savaşı olarak gören adama cevabımdır

Geçenlerde Turgay Güler'in Sıradışı Tarih programında sık sık boy gösteren Mehmet Çelik'ten yakın tarihimizle ilgili anlamakta zorlandığım yorumlar dinledim.

Konuşan tarih profesörü değil kahvede oturup ahkâm kesen cahil bir adamdı sanki.

Önce Kurtuluş Savaşı’nı çete savaşı derekesine indirdi sayın profesör. Yurdu işgalden kurtardıktan sonra Suriyeli dostlarımızın yardımına koşmayışımız affedilmez hatalarımızdan biridir mezkûr zata göre. Ki daha önce söz vermişmişiz onların da yardımına koşacakmışız vs. Ayrıca sayın(!) profesör, Mustafa Kemal'in Sivas Kongresi öncesinde (veya sonrası) İngilizlerle gizlice anlaştığını söyledi ağzından köpükler saça saça.

***
Şimdi ey azizan, milli mücadelede 10 bin kişinin ölmesi onu çete savaşı olarak görmeyi ve küçümsemeyi gerektirmez. Bu mantık Hüseyin Çelik'in 'üç-beş Mehmetçik öldü diye ...' başlayan demecinin saçmalığına götürür bizi. Bu durumda istatistik ilmine, sayılar bilimine taptığımız rahatlıkla söylenebilir ki istatistik, bilindiği gibi bikini gibidir…

Galiba burada amaç devr-i sabık yaratmak, eskiyi boyuna kötülemek. Aynısını hatırlanacağı gibi Cumhuriyet’i kuranlar da Osmanlı için yapmıştı…

***
Suriyeli ya da bir kısım Arap dostlarımızın yardımına koş(a)mayışımıza gelince…

Falih Rıfkı Atay, Zeytin Dağı adlı otobiyografik eserinde, Güney Cephesi’nde iken Cemal Paşa’nın ağzından ‘buralarda ne işimiz var’ dediğini aktarır.

Gerçekten de Osmanlı gereğinden fazla genişlemiş, asıl unsuru ve asıl vatan parçasını ihmal etmiştir. Cumhuriyet’i kuranlar bu gerçeği fark etmiş olacaklar ki eski hayallerden vazgeçip asıl unsuru ve asıl vatan parçasını imar ve inşa etmek derdine düşmüşlerdir. Bu meseleyi de böyle anlamak gerek.

***
Mustafa Kemal'in Sivas Kongresi öncesinde (veya sonrası) İngilizlerle gizlice anlaştığı iddiası sansasyonel bir iddiadır. Bugüne kadar İslamcılardan çok duyduk bu iddiayı ama bunu dillendirenler Mustafa Kemal’in iktidarı İngilizlerin desteklediği Yunanlardan dövüşerek aldığı gerçeğini de görmeleri gerekir. Eğer dedikleri gibi olsaydı diye lafı uzatmaya gerek yok.

İşgalden sonra da Ankara’nın başkent olmaya devam etmesi asıl amacın Anadolu insanını ihya (uluslaştırma) ve Anadolu’yu imar ve inşa olduğu anlaşılıyor. Yani savaştan sonra biz İngiliz sömürgesi olmadık. Bilakis bütün tehlikeleri bertaraf için seküler bir mantıkla uluslaşma çabasına girdik.

Galiba burada anahtar kelime sekülerleşme. Bu kavramla benim de içinde olduğum ve neyi muhafaza ettiğini bilmediğim çevrelerin sisteme entegre olamayışlarının ve onu her fırsatta eleştirmelerinin de asıl sebebine temas etmiş oluyoruz.

***
Şimdi gelelim nicedir yazmak istediğim bir meseleye. Halikarnas Balıkçısı anlatıyor Mavi Sürgün adlı otobiyografisinde.

İşgal altındaki İstanbul’dan bir sahne… Askerler karavanalarla çorba taşıyorlar ve bazılarından çorba damlıyor. Sekiz-dokuz yaşlarında kara yağız, zayıf bir çocuk damlaların döküldüğü yere diz çöküyor ve onları yalıyor…

***
Kemal Tahir’den okuduğum romanlarda ve hikâyelerde de yukarıdakine benzer gerçeklerle karşılaşıyoruz. Dutlar Yetişmedi adlı hikâyesinde Kemal Tahir çok acıklı bir gerçekle karşılaştırır bizi. Çocukları açlıktan ölmek üzere olan bir kadın onlara en son çare olarak dutların yakında yetişeceğini söyler, fakat mevsim iki hafta gecikir. Kadın daha fazla dayanamaz intihar eder. Unutulmamalı ki her ne kadar bir kurmaca metinden bahsediyorsak da 1940’lı yıllarda dahi Anadolu’da yaşanan bir insanlık gerçeğidir anlatılan.

Kemal Tahir başka eserlerinde de Anadolu insanının içinde bulunduğu fak u zarureti bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer.

***
Gene Kemal Tahir’e göre biz, Milli Mücadele’yle düşmanı değil asıl kendimize olan güvensizliğimizi, imansızlığımızı yendik.

Kim bu Kemal Tahir?

Yeni Cumhuriyet’i n mahkemelerince sosyalist olduğu gerekçesiyle muzır addedilip haksız yere yıllarca hapis yatmış bir ulu kişi…

Bu gerçeklikleri yazımın başında andığım kişiye ve tüm okumuş cahillere hatırlatırım.

sb 28/09/2012

Hiç yorum yok:

İşte benim idarecilik maceram!..

İşte benim idarecilik maceram!.. Hani şair benim bir de İstanbul maceram var, der ya işte o hesap benim de idarecilik maceram var. Şairin ma...