Attilâ İlhan- Osmanlı'nın Tanzimat döneminden itibaren çok ciddî bir misyoner saldırısı oluyor Osmanlı topraklarına. Amerikalılar Doğu Anadolu'da, Fransızlar daha ziyade Suriye, Lübnan çevrelerinde ve Batı Anadolu'da, İngilizler İstanbul ve çevresinde etkili olmaya çalışıyorlar.
Benim elimde şöyle rakamlar var: 1890'la 1900 arasında Amasya'da 10, Harput'ta 9, Mersin'de 2, Diyarbakır'da 3, Ergani'de 2, Mardin'de 3, Bitlis'te 2, Muş'ta 1, Siirt'te 3, Van'da 2, Sivas'ta 20 Amerikan okulu bulunuyormuş, 1890-1900 arasında.
Bir de elimde şöyle bir demeç var; American Board of Michen adına Mr. Divade 1895'te şöyle bir demeç vermiş: "Derneğimiz yaklaşık 65 yıldır Türkiye'de faaliyette bulunmaktadır. Ticarî ilişkiler yönünden misyonlar bu bölgede elverişli bir ortam yaratmışlardır. Bu ortam misyonların iki yönlü çalışmaları sayesinde gerçekleşmiştir. Bir, geniş bir eğitim düzeni; iki, geniş bir basın yayın örgütü. Biz bu bölge halkını yalnız bizim sattıklarımızı almaları için değil, gelecekte kurulacak tesisleri geliştirip yaşatabilecek bir düzeye gelmeleri için de eğitiyoruz. Bu yoldan Amerikan yatırımlarına yeni alanlar açmak umudundayız. Örgütün devamlı olarak yaşabilmesi için yapılan harcamalar yıllık 6 milyon dolar civarındadır. Amerikalılar Asya Türkiye'sinde şimdiden kâra geçen bir iş kurmuşlardır. Bu durum, bütün bölge halkını bir gün bizim müşterimiz olacağına dair umudumuzu gerçekleştirmektedir. Şu anda Asya Türkiye'sinde değişik bölgelerde 435 okulumuz ve bunlarda eğitim gören 19.795 öğrencimiz mevcuttur."
47
Bu İstiklâl Savaşı sırasında, o dönemle ilgili romanlar yazıyorum, o belgeleri kurcalarken ortaya çıkıyor. İnanılmaz bir rahip, rahibe trafiği var Anadolu'da. O çeşitli okullardaki hocalar bunlar, aynı zamanda istihbarat yapıyorlar.
Hulki Cevizoğlu- Atatürk'te zaten bunu Nutkunda...
Attilâ İlhan- Atatürk çok kesin tavır koyuyor, Lozan'da bu işin savaşı veriliyor. Sadece 5'e indirgenmiş misyoner mektepleri. Bir tane Tarsus'ta, bir tane Kayseri'de, bir tane Bursa'da, 3 tane İzmir'de ve İstanbul'da var. Hepsi bu kadara indirgenmişken sonra yeniden bildiğiniz gibi açılıyor.
Bu işin özelliği de şuradan geliyor: Özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılması ve komünist bloğun dağılmasından sonra Hristiyan'lık yeniden kendini görevli hissetmeye başlıyor. Katolik Hıristiyanlığı'nın lideri Papa'nın 22 ocak 1991'de yayınladığı bildiride ve nüfusunun büyük çoğunluğu Protestan olan Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanının 3 Mart 1992'de yaptığı konuşmada, kilise öğretilerinin, Hıristiyanlığın çöken komünist bloğa, Üçüncü Dünya ülkelerine ve İslâm ülkelerine taşınması için misyonerler göreve çağrılmışlardır; çok net.
***
Attilâ İlhan- Evet,. 1927'de gelmiş; gelir gelmez bir olayla karşılaşıyor. Bursa'daki bir Amerikan misyoner okulunda iki Türk kızı Hıristiyan olmuşlar, Hıristiyan oldukları için de bir olay çıkmış, Cumhuriyet Hükümeti derhal kapatmış o okulu.
Hulki Cevizoğlu- Yani Atatürk kapatmış.
Attilâ İlhan- Atatürk derhal kapatmış okulu. Mahkemeye verilmişler. Sefir, hatıralarında bunu uzun uzun yazıyor, bayağı ciddî bir mesele hâlinde yazıyor ve diyor ki, Türkler bu meselede çok kararlı görünüyorlar diyor. Gelsin şimdi görsün kararlı mıyız değil miyiz?
***
Bizde demokrasiden anlaşılan şey, birtakım taşra teşkilatlarıyla birtakım menfaat gruplarının bir araya gelmesinden ibaret. Demokrasi aslında sınıfsal bir şeydir, sınıflar arası bir ilişkidir. Bakın Batı Avrupa'ya, bu böyledir; bugün hâlâ öyledir.
***
"kalabalıkların başı çok, beyni yoktur"
***
"Türkiye'de liberalizm ile devletçilik arasındaki fark Fransa'daki ekonomik düşünce farkı değildir, kişisel çıkar ve ulusal çıkar farkıdır."
Bizde liberallik dediğin andan itibaren ulusal fark kalkıyor ortadan, ulusallık gidiyor. Kişinin menfaati oluyor ve o servet yurt dışına çıkıyor. Yurt dışında -söylemiş daha o zaman- Nis'te köşk olur, Amerikan tahvili olur diyor.
Bütün Kaleler Zaptedilmedi Attila İlhan- Hulki Cevizoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder