Hayırı bayırı yok! Neyzen Tevfik
***
“Her şeref yapma, her saadet piç
Her şeyin mebdei ve âhiri hiç!” Tarih-i Kadim
***
Sabahattin Ali’nin hikâyelerini, insanı çabuk doyuran baklava lezzetine, Sait’in hikâyelerini de tadına doyum olmayan komposto lezzetine benzetmiştim. Bu benzetiş, Sait Faik’i coşturmuş:
– Yaşa ulan, iki hikâyeci arasında bundan tatlı kıyaslama olamaz! demişti.
***
Kendisi için: Süründüm ama sürüngen olmadım hiç.
***
Hani Şemsi Muhtar’a sormuşlar “Ankara için ne düşünüyorsun?” diye. “Çankaya’da oturmaktansa İstanbul’da Kasımpaşa’da ayakta durmayı,” demiş. İşte bu minval üzere nükteler savurdu Yesari.
***
Cahit Irgat Sadri Ertem için söylüyor: “O ömrünü hiçbir zaman boş yere harcamamıştır.
“Eflâtun’un ‘tetkik ve tetebbu’ya tahsis edilmeyen hayat yaşanmaya değmez’ dediği gibi o da tam bir insan olabilmek için durmadan çalıştı.
***
Ahmet Haşim helaya gitmek için doğrulurken, on beş günlük karısı, terliklerini ayaklarına geçirmeye çalışıyormuş; yerlere çıplak ayakla basmasın diye Ahmet Haşim. Kadın terliklerle uğraşırken Ahmet Haşim zor durumda, “Aman,” demiş, “aman hanım, bırak şu terlikleri!” ve yatağına yıkılmış! Son sözü bu Ahmet Haşim’in.
***
Bir kış akşamı Narmanlı Yurdu’nda tanımıştım Ahmet Hamdi Tanpınar’ı. Neden “Kırtıpil Hamdi” derlerdi anlayamadım. Tertemizdi üstü başı. Gıcır gıcır beyaz bir gömlek, kravat. Ne giyse yakıştıramazmış da ondanmış. “Mühmel”di [bırakılmış] belki biraz, ama “kırtıpil” değildi. Değer vermezdi böyle şeylere. Hemen sen’li ben’li olmuştuk tanışır tanışmaz. Candandı, açıktı, hiçbir gıllıgışı yoktu. Severdi dünyayı severdi yaşamayı, severdi insanları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder