Okulda kermes düzenleniyor ve bin lira toplanıyor. Bu paraya çeşitli yazarlardan kitaplar alıyorlar. Kitapları alınan yazarlardan biri her yazısında Cumhuriyet'e sövüp sayan bir kişi.
Muhalefet ediyorum bu duruma. Durumu öğrenen müdür ve bazı zevat atıp tutuyor, böyle birinin kitaplarına izin veremeyiz vs.diyor.
Sonuç...
Yazı denetleme kurulu toplanıyor, ben şerhimi düşüyorum. Cumhuriyet karşıtlığı açık olan birinin okullarda kitaplarının bulunmasını uygun bulmuyorum, diye yazıyor ve imzalıyorum. Ayrıca dinî değerleri tahkir ve tezyif eden kişilerin de okullarda kitaplarının bulunmaması gerektiğini konuşmamda ısrarla belirtiyorum.
Toplamda 3 kişiyiz. Milliyetçi geçinen zat boş imza atıyor. Diğerinden, hızlı, atak ve sosyal demokrat arkadaştan, tık yok. Sorduğumda konuyu avukata danışıp imza atacağını söylüyor. Nihayetinde muhalefet şerhi düşmediğini öğreniyorum.
Bu durumda Timur'un fillerinden şikayetçi köylülerin Nasrettin Hoca'yı yarı yolda yalnız bırakmaları gibi yalnız bırakılmış oluyorum.
Gelelim milliyetçi geçinen zata...
Bana sayısı azaltılması gereken arkadaş, diyor. Ben de ona yaşından başından da utanmıyorsun, yakında gaz odaları da kurarsınız, diyorum. Sonra kem küm ediyor. Aslında bunlar dindar değil vs. gibi edebiyatlara kalkarak konu değiştiriyor.
Anlattıklarının bahsi diğer olduğunu belirterek çocuklarının seküler bir hayat yaşayıp yaşamadığını soruyorum. Seküler bir hayat yaşadıklarını söyleyince yakında cuma namazına gidip gitmedikleri takip edildiğinde görüşürüz, diyorum.
Ne diyeyim...Bu ülkede suların ışıması epeyi gecikeceğe benziyor!..
Sb 3/01/2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder