18 Ağustos 2013 Pazar

Tasavvuf gerçekliğinin yitimi üzerine…

Tasavvuf, hiçbir eğitimden geçmemiş, şifahi kültür ortamında büyümüş, daha ziyade köylü bir toplumu disipline eden bir sistemdir.  Bu bakımdan tasavvuf, dün yaşanılan hayatta büyük bir boşluğu dolduruyordu.
Ya şimdi…
Şimdilerde iş değişti. Bugün beş yaşındaki çocuğu örgün eğitimin içine alıyorsunuz ve onu bilgiyle donatıyorsunuz. Yalnız onunla kalsa iyi, örgün eğitimin dışında da çok etkin bilgi kaynakları var. Sözgelimi televizyon, internet, kitaplar… Bunlarla da modern zaman insanı haddinden fazla haşır neşir.
Bu değişim karşısında doğal olarak tasavvuf kavramı hayatiyetini kaybediyor. Çünkü bundan yüz sene önceki insan formuyla bugünkü insan formu arasında neredeyse hiçbir benzerlik yok.
Yüz sene önceki insan birey değil, kuldu. Bu insan bir pir-i faninin karşısına geçecek ondan ders alacaktır. Dolayısıyla hayatını tarlası, çifti çubuğundan gayrı şeyhi dolduracaktır. Bugünkü örgün eğitimden geçmiş insan daha ziyade bireydir. Bu kişiyi bir pir-i fanini karşısına geçirecek, ona saygı ve tazimde bulunduracak anlayış kalmadı şimdi, kalması da abes olurdu zaten.
Peki iyi mi oluyor?...
Meseleye iyi oldu ya da kötü oldu şeklinde bakmayı doğru bulmuyorum. Yalnız modern hayatın eskiyi tümüyle tasfiye ettiği gerçeğinin altını bir kez daha çizmek istedim.
Bir somutlaştırmayla açalım: Tasavvufî dergâhlar günümüzde de birtakım ihtiyaçlara cevap veriyor ve büyük oranda insan toplayabiliyorlar. Ama en inanmışlarının bir araya gelerek oluşturduğu atmosfer/heyecan bir derbi maçı izlemek için toplanan seyircilerin oluşturduğu atmosfer/heyecan gibi değil.
Şimdi gene soralım, ne oluyoruz? Yoksa Ali’nin külahın Veli’ye, Veli’ninkini de Ali’ye mi giydiriyoruz. Takdir sizin.
sb  10/04/2012

Hiç yorum yok:

Modern zamanların samimiyetsiz ilişkileri üzerine...

Her düşünceden, her görüşten çok sayıda arkadaşı olmak...Bana göre bu, köşeleri olmamak, demek olup şahsiyet yokluğunu gösterir.   Herkese m...