12 Eylül 2014 Cuma

Vejetaryenlik meselesine dair…

Hayvan yemek normal, hayvana tecavüz etmek anormal öyle mi? Beyim siz tecavüz kelimesinin anlamına sözlükten bi daha bakın. Yaşam hakkına tecavüz hırsızlıkların ahlaksızlıkların en birincisidir.

Bir de sebzenin, meyvenin hakkını savunanlar var. Demagoji bunlar demagoji. Hayvanlarla empati yapın dediğimde bana, sen de turpla empati yap o zaman, diyen bile oldu.  Ne diyeyim onlara..?

Turpun, elmanın, armudun hakkını savunanlar henüz insana gelememiş insanlardır. Bu tip insanlara elmayı, armudu kaç kişi yatırıp kesiyorsunuz, demekten başka bir şey gelmiyor dilimden.

Hele allah onları bizim için yarattı diyenler oluyor. Bana şah damarımdan daha yakın olduğu söylenen allah, bizzat söylesin hayvanları biz insanlar için yarattığını, araya aracı koymasın, diyorum. Tabi kâfir damgasını yemem kaçınılmaz oluyor.

Paraları sıfırlayan başbakan çocuklarının gözlerindeki değerinin milyonda birine hasret gideceğim bu dünyadan, ona yanıyorum!

Ez-cümle, bizim gibi bakabilen, acıyı, sevgiyi hisseden canlıları yemek yamyamlıktır efendiler…
Sb 13/09/2014

11 Eylül 2014 Perşembe

Kısa Kısa

Kürt vatandaşlarla empati kur, diyen arkadaşıma, senin hayvanlarla kurmadığın empatiyi ben neden başkaları için kurayım ki, dedim. (Vejetaryen ol baskısı)
***
Mustafa Kemal iç ve dış düşmanla mücadeleyi Türk diliyle değil Kürt diliyle verseydi 1923’te de Kürdistan kurulsaydı bugün bir Türk olarak bu duruma rıza gösterirdim. Çünkü ben ne ırkın ne dilin ne de herhangi bir şeyin kutsiyetine inanmıyorum. Bugün açılım denilen şey kartların yeniden karılması anlamına gelir. Korkarım ki kartların yeniden karılması büyük felaketler getirecek başımıza.
***
Eğitim-sen, sitesinde Türk ordusu Lice’de halka saldırdı, diye haber yapmış. Öncelikle Eğitim-sen’den Türk askerine ilk kurşunu atan teröristin heykelinin dikilmesinin halkaların kardeşliğine bir fayda getirmeyeceğine dair haber yapmasını beklerdim.
***
Dinli ve eğitimsiz bir toplum mu, dinsiz ve eğitimsiz bir toplum mu daha dürüst bir toplum olur? Soruyu arkadaşlarıma sorduğumda dinli ve eğitimsiz bir toplumda bonustan (tövbe kültürü) geçilmediği için diğeri daha dürüst olur dediler. Benim de kanaatim bu.
***
Demokrasiye niçin inanmıyorum? Görev yaptığım sandıkta 30-40 kişi parmak bastığı için... Böyle bir ülkede inanç sömürüsünü kim daha iyi yapıyorsa o iktidar olur.
***
Başkasının bağından bahçesinden bir elma kopardığında cehenneme gideceğini düşünen yurdum insanları neden hırsızlığı ayyuka çıkmış bir iktidara bu kadar teveccüh gösterir? Cevabı gene inançlarda yatıyor. Milletimizin inancında birbiriyle ve akılla çelişen şeylerden geçilmiyor. Dolayısıyla kendinde hoş görmediği hırsızlığı oy verdiği insanlarda işin içinde başka işler vardır, diye görmezden geliyor.
***
Hüllecilik ölmedi içimizde yaşıyor, sınıf öğretmenleri liselere müdür oluyor. Hukukun guguk olduğu ülkemizde sınıf öğretmenleri nasıl oluyorsa branş değiştirip liselere müdür oluyor. Bu ülkede vicdanların kanaması hiç durmayacağa benziyor.
***
Slalom futbolda, kıvırma belde güzel duran eylemdir. Kılıçdaroğluna ve bilumum hukuksuzluklarına kılıf bulmaya çalışan insanlara ithaf olunur.
Sol, sağa benzemek aptallığından vazgeçmelidir. Bu yüzden Alevilerde müthiş bir Sünnileşme var, duyurulur. Mesele sağa benzemek değil ortaçağ karanlığından uyanmak. Bunu hala anlamayanlar Atatürk’ün partisine değil genel başkan, çaycı bile olmamalı.
***
Not: Bunları yazarak yazarlık iddiasında bulunmuyorum. Meseleler hakkında ne düşündüğümü yazarak belki yaşamımın ileriki dönemlerinde kişisel tarihimi gözden geçirme fırsatı yakalamak.
Benim yaptığım Özdemir İnce’den ilhamla belki yazıcılıktır. Yazarlık kurgu yeteneğiyle ilintili bir kavram.

Bundan böyle meseleler hakkında ne düşündüğümü bu başlık altında kısa kısa not düşerek anlatmak istiyorum. 11/09/2014sb

24 Şubat 2014 Pazartesi

EDEBİYATIMIZIN TAKLİT OLMASI

Batı etkisinde gelişen edebiyatımızın taklit bir edebiyat olduğu söylenerek bir nevi değersizleştirme yoluna gidilir.  Öyle ki 11. Sınıf edebiyat kitabında Aşk-ı Memnu’daki Bihter karakteriyle Gustave Flaubert’in Madam Bovary’sindeki  Emma karakterinin karşılaştırılması istenir. Güya Halit Ziya Aşk-ı Memnu’daki Bihter’i Emma karakterinden kopya çekmiş denilmektedir.
Bitmedi gene Halit Ziya Mai ve Siyah romanının ismini Stendhal’ın Kırmızı ve Siyah romanından esinlenmiştir.
Yetmedi, Tevfik Fikret’in de Han-ı Yağma şiirini Fransız bir şairden aşırmışmış…                
Galiba bu örnekler daha da arttırılabilir.
Ben burada şunu söylüyorum: Batı etkisinde gelişen edebiyatımız taklit bir edebiyat da diğerleri özgün mü? Tabii ki değil Divan şiiri başlı başına taklittir. Arap ve İran edebiyatlarını taklit…
Özgün bir edebiyat aranıyorsa İslamiyet öncesi Türk edebiyatımıza bakılsın…

Sb 24/02/2014

20 Ocak 2014 Pazartesi

Örgün eğitim insan doğasına aykırı mı?

Okullarda öğrencilerin çoğunun başarısız ve isteksiz olmasında birçok neden olabileceği gibi temeldeki nedenin örgün eğitimin insan doğamıza ve genetik hafızamıza aykırı olmasıdır.

8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitime 2000’lerin başında geçildiği ve 1950’li yıllara gelinceye değin ülkemizin büyük bir kısmında okul olmadığı düşünülecek olursa yukarıdaki iddiamın mesnetsiz olmadığı görülür.

Bu sebeple okulda öğrencilerin başarılı ve istekli olmaları için öğrendikleri şeylerin mantığını öğrenmeleri şart. Ayrıca uzun vadede insanı aptallaştırdığını düşündüğüm ezberi öğrenim metotlarından tamamen çıkartmaları da…


Sb 20/01/2014

15 Ocak 2014 Çarşamba

İnançlara mı inanma hakkına mı saygı duymak?

İnançlara saygı duymak oldukça sorunlu  gözüküyor. Adam inancına göre seni kesmek isteyebilir bu durumda söz konusu inanca saygı duyulur mu, duyulamaz. Unutulmamalı ki insanın bizatihi kendisi saygıdeğerdir inancı ve fikirleri değil

Düşünme ve düşündüklerini ifade etme özgürlüğü inanç özgürlüğü adına kısıtlanabilir mi? Buna da asla diyorum. İnanç hakkında her türlü eleştiri yapılabilir. Buna rağmen insanların istediklerine inanma hakları vardır.Bu eleştirilerden hareketle inancımıza saygısızlık yapılıyor diye de ifade ve düşünme özgürlüğü sınırlandırılamaz.
Galiba Türkiye'de inanma hakkı anlamındaki inanç özgürlüğü ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir algıyla oluşmaktadır.
Soru: İmdi ülkemizde bir vatandaş islamın kadını ikinci sınıf insan konumuna indirgediğini söylese ve iddiasını ayetlerle ortaya koysa bir diğeri de çıkıp inancıma hakaret ediliyor diye adamı mahkemeye verse ne olur?
Cevap: Mahkemenin nasıl sonuçlanacağını büyük ölçüde konjonktür belirleyecektir. Bununla beraber davaya bakacak hakimin bu iki kavramı birbirinden ayırt edebilecek bir nosyona da sahip olması gerekir.

Sanırım Türkiye'de bu iki kavramın nelere tekabül ettiğini bilen insan sayısı çok az, buna hukukçular da dahil.

Öyle anlaşılıyor ki laik bir devlette kendi sünni inancını (sanki herkes aynı inancı paylaşıyormuş gibi) 75 milyon insanın çocuklarına okullarda dayatanların da bu kavramları yeterince bilmediği ortada. Bilselerdi söz gelimi ben istemediğim halde çocuğuma anaokulunda suyu nasıl içeceği (bismillah ve elhamdülillah diyerek) öğretilmezdi.Bu imam hatipte olabilir ama başka okullarda asla olmamalı...

Son söz...

Okul çağındaki çocuklarımızın insanların ne idüğü belirsiz inançlarına değil düşünmeyi öğrenmeye ihtiyaçları var. Ancak bu sayede kavramların yerli yerine oturacağını düşünebiliriz.
sb15/01/2014

8 Ocak 2014 Çarşamba

Dinsizliği özendiriyormuşum!

Hayır, ben sorgulamayı özendiriyorum, dürüstlüğü ve ahlaklı olmayı. Dininiz bunu sağlamıyorsa o sizin sorununuz.

Geçenlerde sözde hoşgörü timsali biri 'onların evine allah ateşler salsın' diye beddua edince aklı evvellerden biri aslında dinde böyle bir şey yok hocaefendi yanlış anlaşıldı mealinde bir şeyler dedi. Ben de 'olur mu allah bizzat kitabında insanları yakacağını söylüyor' dedim. Galiba filim burada koptu. Sorgulayan, dürüst ve ahlaklı adam olsalardı evet, allah insanları yakacağını söylüyor der ve inandıkları şeylerin doğru ve yanlışlığıyla ilgili düşünmeye başlardılar. Ama nerede...

Bu beyefendiler gözlerindeki merteği görmeyip senin gözündeki çöpü görürler ve gıyabınızda hakaret kastıyla kullandıkları dinsiz yaftasını yapıştırırlar. Bana da 'sizin gibi ahlaksız dindar olacağıma ahlaklı dinsiz olurum' demek düşüyor.

Yazıyı sonlandırmadan namuslu ve ahlaklı olamanın belden aşağısıyla ilgili olmadığını, kafanın çelişkisiz çalışma biçimiyle ilgili olduğunu hatırlatayım...
sb 8/1/2014

7 Ocak 2014 Salı

Dereden tepeden ...

İktidara kim gelsin diye soruyor biri ve cevap veriyor: Bunlar gelmesin de isterse eşeğin siki gelsin.
***
Bir spor programında şöyle bir cümle geçti: Kafadan kurşunu çıkarabilirsiniz ama şüpheyi asla...
***
Müslümanlara göre dünyada varoluş gayesi ibadet ama peygamberin kaç hanım alacağını yazan kitabın namazın nasıl kılınacağını yazmaması ilginç değil.
***
Bize şah damarımızdan daha yakın olan tanrının kendisini anlatması için binlerce peygamber gönderdiği halde çok az kişiyi inandırabilmesi de ilginç.
***
Bize şah damarımızdan daha yakın olan tanrıya ibadet için çok sayıda yoksulun, açın olduğu dünyada  bu kadar camiye bu kadar imama ve dolayısıyla bu kadar masrafa ne gerek olduğunu anlamakta zorlanıyorum.
***
Soru: Ne tür kitap okumaktan hoşlanırsınız? Cevaplar daha çok macera romanları oluyor. Benim cevabım ise toplumun helvadan putlarına taş atan kitaplar oluyor.
***
Biri yazmış, bunları(akp) allaha havale edeceğim ama ib(m)an numaralarını bulamıyorum.
***
Elimizi vicdanımıza koyup düşündüğümüzde hac ibadetinin putperestlik olduğu inkar edilemez sanıyorum.
***
Bir şarlatana (tek sermayesi din olana) estim gürledim. Vekillik mi hedefliyorsun? Cevabı beni facede engellemek oldu.
***
Türkiye'de okuyan, aydın insanların toplumdan kopmasının sebebi kültür ve medeniyet değişiminin tamamlanmamış olmasıdır. Bir İngiliz aydını için bu durumun aynı olduğunu sanmıyorum.

İşte benim idarecilik maceram!..

İşte benim idarecilik maceram!.. Hani şair benim bir de İstanbul maceram var, der ya işte o hesap benim de idarecilik maceram var. Şairin ma...