22 Nisan 2018 Pazar

BAZI SÖZCÜK VE İFADELERİN KULLANIMINA DAİR

BAZI SÖZCÜK VE İFADELERİN KULLANIMINA DAİR
Biz bu çalışmamızda TÜBİTAK projesi kapsamında Türkçede yaygın dil yanlışlarına dikkat çekmek istedik. Amacımız dilimizle ilgili bilinç oluşturmaktır. Umarım bu çalışmayla ilgili eksiklerimizi ve önerilerinizi sabrihoca1@gmail.com adresine iletirsiniz. Çünkü biliyoruz ki dil, hele hele Türk dili sonsuz bir deryadır. Bu alanla ilgili ahkâm kesmek, hükümler vermek yapılabilecek en büyük yanlışların başında gelir. Şimdi bizim tespit ettiğimiz kimi yanlış örnekler e bakalım:
birader: Farsça erkek kardeş anlamına gelen “birader” sözcüğünün sıklıkla “bilader” şeklinde yanlış kullanıldığı görülmektedir.
asgari: Arapça en az, en aşağı anlamına gelen “asgarî” sözcüğünün askerlikle ilgili anlamındaki “askerî” sözcüğüyle karıştırıldığı görülmektedir.
tabir caizse: Bu ifadenin sıklıkla tabir-i caizse biçiminde kullanıldığını görüyoruz. Bu durumda Farsça tamlama olduğu için caizin tabiri demiş oluyoruz. Oysa deyim yerindeyse demek istiyoruz.
ayrıca:  Bu sözcüğün ayrıyeten biçiminde kullanıldığı görülmektedir. Türkçe bir sözcük olan ayrı sözcüğüne -ca yapım eki getirerek düşüncemizi kolayca aktarabiliyoruz. Dolayısıyla Türkçe bir sözcüğe Arapça bir ek getirerek “ayrı-yeten” dememize gerek yoktur.
tıraş:  Farsça “teraş” sözcüğünün Türkçede aldığı şekil “tıraş”tır. Fakat bu sözcüğün sıklıkla “traş” biçiminde yanlış yazıldığı görülmektedir.
evrensel: Bir metnin temasının “evrensel” olup olmadığı sorulur. Bu soru yanlıştır. Çünkü biz tüm evreni bilmiyoruz. Dolayısıyla bir şeyin tüm evrende geçerli olup olmadığını da bilmiyoruz. Bu nedenle kastedilen “uluslararası” olup olamadığıdır. Bu tür sorularda “uluslararası” sözcüğü tercih edilmeli.
tekabül:  Arapça karşılık gelme, yerini tutma anlamımdaki “tekabül” yerine “tekamül”  kullanıldığı görülmektedir. “Tekamül” de Arapça olup olgunlaşma anlamındandır.
nüans: Fransızca olan bu sözcük, çok az fark anlamındadır. Oysa Türkçede yaygın olarak “nüans farkı” biçiminde yanlış kullanılmaktadır.
teşrik-i mesai: Arapça kelimelerle Farsça bir tamlama. Çalışma ortaklığı, ortak çalışma, birlikte vakit geçirme anlamlarına gelmektedir. Bu ifadenin “teşvik-i  mesai” şeklinde yanlış kullanıldığı da görülmektedir.
resim yapmak”: “Resim çizmek” yerine yaygın bir yanlış olarak “resim yapmak” kullanılmaktadır. Burada şunu da belirtelim. “yapmak” eyleminin her durumda kullanılması dil açısından zihnin fukaralığını gösterir.
canısı: Türkçede aynı türden iki ek üst üste gelmez. Can sözcüğü iki tane iyelik eki almıştır. Can-ı-s-ı
Aynı durum bir-i-s-i, rabb-i-s-i sözcüklerinde de vardır.
sittin: Bu sözcük Arapça olup altmış anlamına gelmektedir.  “Sittin sene” şeklinde kullanıldığı görülür. Bu durumda bir şeyin uzun yıllar değişmeyeceği kastedilir. Yani bazılarının sandığı gibi argo bir ifade değildir.
intihar etmek: Bu sözcük “Kendimi intihar edeceğim.” şeklinde kullanılmaktadır. Oysa intihar etmek zaten bir kimsenin kendi hayatına son vermesi demek olduğu için kendimi intihar edeceğim ifadesi yanlıştır.
nâ mahrem: Farsçada olumsuzluk ekidir, mahrem ise Arapçada haram olan demektir. Nâ-mahrem haram olmayan anlamına gelir. Dini ıstılahta nikâh düşen anlamındadır. Mahrem ise nikâh düşmeyen birinci derecede akrabalar için kullanılır.
Gelelim Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’ndaki  kullanımına : “Değmesin mabedimin göğsüne nâ-mahrem eli” derken nâ mahrem ifadesiyle yabancılar, düşmanlar kastedilmiştir.
anlam: Sözcük an isim köküne isimden fiil yapan -la yapım ekini almış sonra da fiilden isim yapan -m yapım ekini almıştır.  -la,- le yapım ekinden sonra fiilden isim yapan -m yapım eki yoktur. Benzer durum yaşam sözcüğünde de vardır: yaş-a-m. Bu iki sözcüğün kural dışı üretildiğini söyleyebiliriz.
Fiilden isim yapan -m yapım ekinin örnekleri şunlardır: giy-i-m, geç-i-m, doğ-u-m…
ilginç: İlginç sözcüğü de kural dışı üretilmiştir. İlgi ismine -nç yapım eki getirilerek üretilmiş. Oysa isimden isim yapan bir -nç eki yoktur. Doğru kullanım ilgi çekici olmalı. Fakat yaygın yanlışlar doğru kullanımına tercih edilmelidir, diye bir düşünce vardır. İsteyen bu düşünceden hareketle “ilginç” sözcüğünü kullanabilir.
galiba sanırsam: “galiba” ya da “sanırım” şeklinde ikisinden biri tercih edilmeli.
“Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol”
Sessiz Gemi şiirinden alınan bu mısrada büyük şair Yahya Kemal kendisinden beklenmeyecek bir dil yanlışına düşer. Türkçede gidenlerin ardından güle güle anlamında “kol sallamak” değil el sallamak ifadesi kullanılır.
edebiyat/yazın: Türkçede sadeleşme çalışmalarından dolayı Arapça kökenli “edebiyat” sözcüğünün yerine “yazın” sözcüğü teklif edilmiş, fakat sözcük tutmamıştır. Bize göre her iki sözcüğün kapsam alanı da edebiyat sanatını ifadede yeterli değildir. “Edebiyat” edep, hayâ ve ahlak anlamlarıyla edebiyat sanatını sınırladığı için “yazın” ise bu sanatı sadece yazma eylemine indirgediği için. Bu sözcük için Batı'da litaretür sözcüğü kullanılmaktadır.
Edebiyat sanatını en geniş anlamda tanımlayacak olursak; edebiyat, insana dair akla gelebilecek her türlü gerçekliği sözle veya yazıyla etkili bir şekilde anlatma sanatıdır.
haiz: Bu sözcük içeren anlamına gelir. Sözgelimi estetik değere haiz değil estetik değeri haiz şeklinde kullanılmalı.
rakîp: Bu sözcük Farsça râkiple karıştırılmaktadır. Rakîp bizden üstün oynadı, diyecek yerde râkip bizden üstün oynadı, denmektedir ki yanlıştır. Farsça râkip binen, binici anlamında (merkep de bu kelimeyle kökteştir), Arapça rakîp herhangi bir işte birbirini geçmeye çalışan anlamındadır. Bu iki sözcüğün okunuşları farklıdır ki bu farkı düzeltme işaretiyle belirtmeye çalıştık.
puan: Maçlardan önce takımların teknik sorumluları genellikle puan ya da puanlar almak istiyoruz şeklinde demeç verir. Doğru kullanım 1 puan ya da 3 puan almak istiyoruz olmalıdır. Üç puan için puanlar şeklinde kullanım yanlıştır.
hat-trick: Bir maçta art arda üç gol atan futbolcu için kullanılması gerekirken art arda olmasına bakılmaksızın bir maçta üç gol atan oyuncular için kullanılmaktadır.
fotoğraf çektirmek: Bu birleşik eylem yerine yanlışlıkla “resim çektirmek” denmektedir. Oysa resim çektirilmez, çizilir. Fotoğrafsa bir anlık görüntünün objektife yansımasıdır. Doğrusu fotoğraf çektirmektir.
sorun/sorunsal: “Sorun” çözümü olan, “sorunsal” tam bir çözümü olmayan şey, problematik. Bu nedenle sorunsal dendiğinde basit bir sorun anlaşılmamalıdır.
soru/sorgu: “Soru” üzerinde etraflıca düşünmeden ürettiğimiz karşılık gerektiren söz ya da yazı, sual. Sorgu ise analiz ve sentez boyutunda düşünme ve sorgulama işi.
çözmek/çözümlemek: Bu iki sözcük arasındaki anlam inceliğine de dikkat etmek gerekir. Bir şeyi “çözmek” çok fazla zihinsel çaba gerektirmeyen eylem olup “çözümlemek” ise analiz ve sentez boyutunda düşünme gerektiren bir zihinsel eylemdir.
Olay, olgu; vak’a, vakıa: Bu sözcükler arasındaki anlam inceliğini çoğu zaman gözetmeyiz. “Olay” belirli bir süre içerisinde gerçekleşen, ilgi çekebilecek nitelikte her türlü iş, hadise; “olgu” ise süreklilik gösteren birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, fenomen. Cumhuriyetin ilanı bir olay, Türkiye’nin çağdaşlaşması bir olgudur.  Benzer durum vak’a ve vakıa sözcüklerinde de vardır.
anti parantez: Bu ifade parantez içinde anlamında kullanılıyor ama yanlış olarak. Doğrusu, antr parantez.
Yunanlılar: Bu da yanlış bir kullanım. Yunanistanlılar olabilir ama “Yunanlılar” olamaz. Tıpkı “Türklüler” olamayacağı gibi. Doğrusu Türkler, Yunanlar olmalı.
geçtiğimiz/geçen: “geçtiğimiz gün” yanlış, “geçen gün” doğru. Çünkü geçip giden biz değiliz, geçilip gidilen biziz. Çünkü zamanı geçmemiz mümkün değildir.
Sayesinde yerine yüzünden kullanılması: Yüzünden sözcüğü olumsuz anlamda kullanılmalı. Bazen yanlış olarak olumlu anlamlı cümlelerde kullanıldığı görülür.
Doğru kullanım: Senin yüzünden işe geç kaldım.
Yanlış kullanım: Onun yüzünden bu işe girebildim.
“Neden oldu” yerine “sağladı” kullanılması: “Neden oldu”  ifadesini olumsuz “sağladı” ifadesini olumlu durumlarda kullanmalıyız. Borçlar ülkenin Avrupa’ya bağımlı olmasını sağladı/bağımlı olmasına neden oldu.
“Sağladı” yerine neden oldu” kullanılması: Son gelişmeler ülkenin daha da kalkınmasını sağladı/ kalkınmasına neden oldu.
akil: Bir ara “akil insanlar” diye birtakım insanlar vardı. Çözüm sürecinde(!) görev almışlardı. Bu sözcük Arapça “akl” sözcüğünden ism-i fail olarak üretilmişti. Oysa Arapçada “akl” sözcüğünün ism-i faili yoktur. Akil ise “ekl” sözcüğünün ism-i failidir. O da yiyen anlamındadır. Bu insanlara oldukça yüksek maaş verildiğine göre bir yanlışlık yok demektir!
istikşafi: Yakın geçmişte siyasi literatürde karşımıza çıkan bir sözcük. Arapça keşf(keşif) kökünden türetilmiştir. Ne olup bittiğini araştırarak öğrenmeye çalışma.
düvel: Arapçada devletler demek. “Yedi düvel” dediğimizde “yedi devletler” demiş oluyoruz. Doğrusu “yedi düvel” yerine “yedi devlet” demeliyiz. Fakat siz burada yaygın yanlış doğrusundan yeğdir, diyebilirsiniz.
artı/ayrıca: Konuşurken “ayrıca” yerine bir matematik terimi olan “artı” kullanılmaktadır. Dilce ve zihince bu kadar mı fukarayız?(!)
özür dilemek ya da özür beyan etmek: Rahmetli Necat Muallimoğlu “Türkçe Bilen Aranıyor” isimli eserinde ısrarla “özür dilemek”  ifadesinin yanlış olduğunu, yerine “özür beyan etmek” ifadesini kullanmak gerektiğini söyler. Ona göre özür dilemek, özür istemek demektir. Özür beyan etmek ise özrümü kabul edin anlamında kusurunun, hatasının affedilmesini istemektir. Bu durumda takdir sizin.
“Güneş bizi ısıtıyor.” Bir ders kitabından alınan bu cümlede şimdiki zaman yerine geniş zaman kullanılmalıdır. “Güneş bizi ısıtır.”
yayım/yayın: Bu iki sözcüğün birbiriyle karıştırıldığı görülür. “Yayım” sözcüğü bir fiilin, “yayın” sözcüğü ise bir ürünün veya nesnenin adıdır. Kitap yayınlandı/yayımlandı. Yayınlarımıza/yayımlarımıza kısa bir ara veriyoruz.
şifahi/şafai: Bu iki sözcüğün birbiriyle karıştırıldığı görülür. Şifahî sözlü demektir. Şifaî ise şifa bulmakla, iyileşmekle ilgili bir sözcüktür.
doğru dürüst: Bu ikilemenin sıklıkla tabi yanlış olarak doğru düzgün şeklinde kullanıldığı görülmektedir.
şey: Herhangi bir eşya, nesne, madde karşılığı kullanılan bu sözcüğün de daha az kullanılması gerekir. Zira dilce züğürtlüğün bir göstergesi de bu sözcüğü olur olmaz kullanmaktır.
yani: Arapça bir bağlaç olan yani, sözün kısası, demek oluyor ki anlamlarındadır. Fakat kısa bir konuşmada çokça yani denmesi dilce yoksunluğun bir başka göstergesidir.
keyif: Bu sözcüğün keyifler nasıl, çok keyif aldım, şeklinde çok kullanıldığını görüyoruz.  Oysa eskiler keyif eşekte olur, demişler. Takdir sizin!..
kitle: Bu sözcüğün tıpta kist anlamına geldiği düşünülecek olursa insan kalabalıkları için kullanılmasını doğru bulmuyoruz.
sürü: Bu sözcüğün kimi kullanımlarının yanlış olduğunu düşünüyoruz. Sözgelimi bir kişi arkadaşlarının çokluğuyla övünürken bir sürü arkadaşım var, diyebiliyor. Bir sürü kullanımı yerine birçok denmesi sürü kelimesinin çağrışımından dolayı daha doğru olacaktır.
ya, ya da: Ya bu deveyi güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin. Bu örnekte açıkça görüldüğü gibi ya da edatı veya yerine kullanılamaz. Kendinden önce “ya” kullanılmış olması gerekir.
cinnet getirmek: Bu ifade cinnet geçirmek şeklinde kullanılıyor. Sanırım yaygın kullanımı cinnet getirmek olacak. Nedeni bizce malum değil.
kilit pas: Bu ifade futbolda kilitlenen, tıkanan oyunu açan, yani golle sonuçlanan pas anlamında kullanılıyor. Doğrusu anahtar pas olmalıdır.
Atı alan Üsküdar’ı geçti: Bu deyimin aslı atı çalan Üsküda’ı geçti, imiş. Duyan duymayana, bilen bilmeyene söylesin. Zira yakın geçmişte önemli bir toplumsal olaydan hemen sonrasa söylenmiştir. Demek ki dil öyle bir sistemdir ki bir doğrudan bir de örtük mesaj taşır. Eskiler boş yere “konuş ki göreyim” dememişler.
makine: Bu sözcüğün yaygın olarak makina şeklinde yanlış söylendiğini görüyoruz.
meyve: Bu sözcüğün yaygın olarak meyva şeklinde yanlış söylendiğini görüyoruz. Büyük şairimiz Ahmet Hamdi Tanpınar da Bursa’da Zaman şiirinde “Muradiye  sabrın acı meyvası” der. Demek ki dilde çok iddialı olmak doğru bir şey değil. Zira “Lügate küheylanlık olmaz.” diye bir söz vardır.
Özetle bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Bir Alman filozof Heidegger dil insanın evidir, demiş. Biz de bu söze ek olarak biz o evde otururuz, diyoruz. O halde evimize özen gösterelim.

18/01/2018
Sabri Bayraktutar
Türk Dili Ve Edebiyatı öğretmeni

Yaygın Yanlışlara Ek

"Organize suç örgütü" tabiri Türkçe açısından sorunlu. Organize ise örgütüdür zaten... 

Harfiyat değil hafriyat...

Hiç düşünmeden değerlendirme..!

Sularında değil sıralarında...

“Ev hanımı dedikleri ağır işçidir oysa hanım elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan hizmetçileri olan kadındır.” Özdemir İnce

miad/ milat: Zaman zaman miâd yerine milat dendiğine şahit oluyorum. Miadı doldu demek yerine miladı doldu deniyor. Miad, vaad edilen süre; milat ise doğum, doğma anlamında başlangıç demek...

5 Nisan 2018 Perşembe

Polatlı Önlerine Gelen Yunan Ankara'yı Ele Geçirşeydi Ne Olurdu?

"Yunan ordusu kocaman bir canavar gibi, Ankara'ya yaklaşmış görünüyordu. Buna benzer şekilde Türk ordusu da Sakarya'nın doğusunda kıvrılarak, bu canavarın Ankara'yı yutmasına engel olmaya çalışıyordu. Siyah canavar o kadar kocamandı ki, insana yeis veriyordu. Gazi'ye : 'Eğer Ankara'ya gider de, bizi geride bırakırsa ne yaparız ? ' diye sordum. Korkunç bir kaplan gibi güldü : 'Bon voyage messieurs, derim. Arkalarından vurarak, onları Anadolu'nun boşluğunda mahvederim..." Halide Edip'in Kurtuluş Savaşı anlarından alınan bu anekdot Mustafa Kemal'in en kötü şartlarda dahi daima bir planı olduğunu gösteriyor. Tıpkı Rus Ordusu başkumandanı Kutuzov'un 1812 yılında Napolyon'un ordularını, geniş Rus topraklarında oyalayarak ve zorlu tabiat şartlarından da istifadeyle altetmesi gibi.

İşte benim idarecilik maceram!..

İşte benim idarecilik maceram!.. Hani şair benim bir de İstanbul maceram var, der ya işte o hesap benim de idarecilik maceram var. Şairin ma...