BAZI SÖZCÜK VE
İFADELERİN KULLANIMINA DAİR
Biz bu çalışmamızda TÜBİTAK projesi kapsamında Türkçede
yaygın dil yanlışlarına dikkat çekmek istedik. Amacımız dilimizle ilgili bilinç
oluşturmaktır. Umarım bu çalışmayla ilgili eksiklerimizi ve önerilerinizi sabrihoca1@gmail.com adresine iletirsiniz.
Çünkü biliyoruz ki dil, hele hele Türk dili sonsuz bir deryadır. Bu alanla
ilgili ahkâm kesmek, hükümler vermek yapılabilecek en büyük yanlışların başında
gelir. Şimdi bizim tespit ettiğimiz kimi yanlış örnekler e bakalım:
birader: Farsça erkek
kardeş anlamına gelen “birader”
sözcüğünün sıklıkla “bilader” şeklinde
yanlış kullanıldığı görülmektedir.
asgari: Arapça en
az, en aşağı anlamına gelen “asgarî”
sözcüğünün askerlikle ilgili anlamındaki “askerî” sözcüğüyle karıştırıldığı
görülmektedir.
tabir caizse: Bu
ifadenin sıklıkla tabir-i caizse
biçiminde kullanıldığını görüyoruz. Bu durumda Farsça tamlama olduğu için caizin tabiri demiş oluyoruz. Oysa deyim yerindeyse demek istiyoruz.
ayrıca: Bu sözcüğün ayrıyeten biçiminde kullanıldığı görülmektedir. Türkçe bir sözcük olan ayrı sözcüğüne -ca yapım eki
getirerek düşüncemizi kolayca aktarabiliyoruz. Dolayısıyla Türkçe bir sözcüğe
Arapça bir ek getirerek “ayrı-yeten” dememize
gerek yoktur.
tıraş: Farsça “teraş” sözcüğünün Türkçede aldığı şekil “tıraş”tır. Fakat bu sözcüğün sıklıkla “traş” biçiminde yanlış yazıldığı görülmektedir.
evrensel: Bir
metnin temasının “evrensel” olup
olmadığı sorulur. Bu soru yanlıştır. Çünkü biz tüm evreni bilmiyoruz. Dolayısıyla
bir şeyin tüm evrende geçerli olup olmadığını da bilmiyoruz. Bu nedenle kastedilen “uluslararası” olup olamadığıdır. Bu
tür sorularda “uluslararası” sözcüğü
tercih edilmeli.
tekabül: Arapça karşılık gelme, yerini tutma anlamımdaki
“tekabül” yerine “tekamül” kullanıldığı görülmektedir. “Tekamül” de Arapça olup olgunlaşma anlamındandır.
nüans: Fransızca
olan bu sözcük, çok az fark anlamındadır. Oysa Türkçede yaygın olarak “nüans farkı” biçiminde yanlış
kullanılmaktadır.
teşrik-i mesai:
Arapça kelimelerle Farsça bir tamlama. Çalışma ortaklığı, ortak çalışma,
birlikte vakit geçirme anlamlarına gelmektedir. Bu ifadenin “teşvik-i
mesai” şeklinde yanlış kullanıldığı da görülmektedir.
resim yapmak”: “Resim
çizmek” yerine yaygın bir yanlış olarak “resim yapmak” kullanılmaktadır. Burada şunu da belirtelim. “yapmak”
eyleminin her durumda kullanılması dil açısından zihnin fukaralığını gösterir.
canısı: Türkçede aynı
türden iki ek üst üste gelmez. Can sözcüğü iki tane iyelik eki almıştır. Can-ı-s-ı
Aynı durum bir-i-s-i, rabb-i-s-i sözcüklerinde de vardır.
sittin: Bu sözcük
Arapça olup altmış anlamına gelmektedir.
“Sittin sene” şeklinde
kullanıldığı görülür. Bu durumda bir şeyin uzun yıllar değişmeyeceği
kastedilir. Yani bazılarının sandığı gibi argo bir ifade değildir.
intihar etmek: Bu
sözcük “Kendimi intihar edeceğim.” şeklinde
kullanılmaktadır. Oysa intihar etmek zaten bir
kimsenin kendi hayatına son vermesi demek olduğu için kendimi intihar edeceğim ifadesi yanlıştır.
nâ mahrem: Nâ Farsçada olumsuzluk ekidir, mahrem ise Arapçada haram olan
demektir. Nâ-mahrem haram olmayan
anlamına gelir. Dini ıstılahta nikâh düşen anlamındadır. Mahrem ise nikâh düşmeyen
birinci derecede akrabalar için kullanılır.
Gelelim Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’ndaki kullanımına : “Değmesin mabedimin göğsüne nâ-mahrem eli” derken nâ mahrem ifadesiyle yabancılar,
düşmanlar kastedilmiştir.
anlam: Sözcük an isim köküne isimden fiil yapan -la yapım ekini almış sonra da fiilden
isim yapan -m yapım ekini almıştır. -la,-
le yapım ekinden sonra fiilden isim yapan -m yapım eki yoktur. Benzer durum yaşam sözcüğünde de vardır: yaş-a-m.
Bu iki sözcüğün kural dışı üretildiğini söyleyebiliriz.
Fiilden isim yapan -m yapım ekinin örnekleri şunlardır:
giy-i-m, geç-i-m, doğ-u-m…
ilginç: İlginç
sözcüğü de kural dışı üretilmiştir. İlgi ismine -nç yapım eki getirilerek
üretilmiş. Oysa isimden isim yapan bir -nç eki yoktur. Doğru kullanım ilgi çekici olmalı. Fakat yaygın
yanlışlar doğru kullanımına tercih edilmelidir, diye bir düşünce vardır.
İsteyen bu düşünceden hareketle “ilginç” sözcüğünü kullanabilir.
galiba sanırsam: “galiba”
ya da “sanırım” şeklinde ikisinden
biri tercih edilmeli.
“Sallanmaz o kalkışta
ne mendil ne de bir kol”
Sessiz Gemi şiirinden alınan bu mısrada büyük şair Yahya
Kemal kendisinden beklenmeyecek bir dil yanlışına düşer. Türkçede gidenlerin
ardından güle güle anlamında “kol sallamak” değil el sallamak ifadesi kullanılır.
edebiyat/yazın:
Türkçede sadeleşme çalışmalarından dolayı Arapça kökenli “edebiyat” sözcüğünün yerine “yazın”
sözcüğü teklif edilmiş, fakat sözcük tutmamıştır. Bize göre her iki sözcüğün
kapsam alanı da edebiyat sanatını ifadede yeterli değildir. “Edebiyat” edep, hayâ ve ahlak
anlamlarıyla edebiyat sanatını sınırladığı için “yazın” ise bu sanatı sadece yazma eylemine indirgediği için. Bu
sözcük için Batı'da litaretür sözcüğü kullanılmaktadır.
Edebiyat sanatını en geniş anlamda tanımlayacak olursak;
edebiyat, insana dair akla gelebilecek her türlü gerçekliği sözle veya yazıyla
etkili bir şekilde anlatma sanatıdır.
haiz: Bu sözcük içeren anlamına gelir. Sözgelimi estetik
değere haiz değil estetik değeri haiz şeklinde kullanılmalı.
rakîp: Bu sözcük
Farsça râkiple karıştırılmaktadır. Rakîp bizden üstün oynadı, diyecek yerde
râkip bizden üstün oynadı, denmektedir ki yanlıştır. Farsça râkip binen, binici
anlamında (merkep de bu kelimeyle kökteştir), Arapça rakîp herhangi bir işte birbirini
geçmeye çalışan anlamındadır. Bu iki sözcüğün okunuşları farklıdır ki bu farkı
düzeltme işaretiyle belirtmeye çalıştık.
puan: Maçlardan
önce takımların teknik sorumluları genellikle puan ya da puanlar almak
istiyoruz şeklinde demeç verir. Doğru kullanım 1 puan ya da 3 puan almak
istiyoruz olmalıdır. Üç puan için puanlar şeklinde kullanım yanlıştır.
hat-trick: Bir
maçta art arda üç gol atan futbolcu için kullanılması gerekirken art arda olmasına
bakılmaksızın bir maçta üç gol atan oyuncular için kullanılmaktadır.
fotoğraf çektirmek: Bu
birleşik eylem yerine yanlışlıkla “resim
çektirmek” denmektedir. Oysa resim çektirilmez, çizilir. Fotoğrafsa bir
anlık görüntünün objektife yansımasıdır. Doğrusu fotoğraf çektirmektir.
sorun/sorunsal:
“Sorun” çözümü olan, “sorunsal”
tam bir çözümü olmayan şey, problematik. Bu nedenle sorunsal dendiğinde basit
bir sorun anlaşılmamalıdır.
soru/sorgu: “Soru” üzerinde etraflıca düşünmeden
ürettiğimiz karşılık gerektiren söz ya da yazı, sual. Sorgu ise analiz ve sentez
boyutunda düşünme ve sorgulama işi.
çözmek/çözümlemek: Bu
iki sözcük arasındaki anlam inceliğine de dikkat etmek gerekir. Bir şeyi “çözmek” çok fazla zihinsel çaba
gerektirmeyen eylem olup “çözümlemek”
ise analiz ve sentez boyutunda düşünme gerektiren bir zihinsel eylemdir.
Olay, olgu; vak’a,
vakıa: Bu sözcükler arasındaki anlam inceliğini çoğu zaman gözetmeyiz. “Olay” belirli bir süre içerisinde
gerçekleşen, ilgi çekebilecek nitelikte her türlü iş, hadise; “olgu” ise süreklilik gösteren birtakım
olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, fenomen.
Cumhuriyetin ilanı bir olay,
Türkiye’nin çağdaşlaşması bir olgudur. Benzer durum vak’a ve vakıa
sözcüklerinde de vardır.
anti parantez: Bu
ifade parantez içinde anlamında kullanılıyor ama yanlış olarak. Doğrusu, antr parantez.
Yunanlılar: Bu da
yanlış bir kullanım. Yunanistanlılar
olabilir ama “Yunanlılar” olamaz.
Tıpkı “Türklüler” olamayacağı gibi. Doğrusu Türkler, Yunanlar
olmalı.
geçtiğimiz/geçen: “geçtiğimiz
gün” yanlış, “geçen gün” doğru.
Çünkü geçip giden biz değiliz, geçilip gidilen biziz. Çünkü zamanı geçmemiz
mümkün değildir.
Sayesinde yerine yüzünden
kullanılması: Yüzünden sözcüğü olumsuz anlamda kullanılmalı. Bazen yanlış
olarak olumlu anlamlı cümlelerde kullanıldığı görülür.
Doğru kullanım: Senin yüzünden işe geç kaldım.
Yanlış kullanım: Onun yüzünden bu işe girebildim.
“Neden oldu” yerine “sağladı”
kullanılması: “Neden oldu” ifadesini
olumsuz “sağladı” ifadesini olumlu
durumlarda kullanmalıyız. Borçlar
ülkenin Avrupa’ya bağımlı olmasını sağladı/bağımlı olmasına neden oldu.
“Sağladı” yerine neden
oldu” kullanılması: Son gelişmeler ülkenin daha da kalkınmasını sağladı/ kalkınmasına
neden oldu.
akil: Bir ara “akil insanlar” diye birtakım insanlar
vardı. Çözüm sürecinde(!) görev almışlardı. Bu sözcük Arapça “akl” sözcüğünden ism-i fail olarak
üretilmişti. Oysa Arapçada “akl”
sözcüğünün ism-i faili yoktur. Akil ise “ekl”
sözcüğünün ism-i failidir. O da yiyen anlamındadır. Bu insanlara oldukça
yüksek maaş verildiğine göre bir yanlışlık yok demektir!
istikşafi: Yakın
geçmişte siyasi literatürde karşımıza çıkan bir sözcük. Arapça keşf(keşif)
kökünden türetilmiştir. Ne olup bittiğini araştırarak öğrenmeye çalışma.
düvel: Arapçada
devletler demek. “Yedi düvel”
dediğimizde “yedi devletler” demiş
oluyoruz. Doğrusu “yedi düvel”
yerine “yedi devlet” demeliyiz.
Fakat siz burada yaygın yanlış doğrusundan yeğdir, diyebilirsiniz.
artı/ayrıca:
Konuşurken “ayrıca” yerine bir
matematik terimi olan “artı”
kullanılmaktadır. Dilce ve zihince bu kadar mı fukarayız?(!)
özür dilemek ya da
özür beyan etmek: Rahmetli Necat Muallimoğlu “Türkçe Bilen Aranıyor” isimli
eserinde ısrarla “özür dilemek” ifadesinin yanlış olduğunu, yerine “özür beyan etmek” ifadesini kullanmak gerektiğini
söyler. Ona göre özür dilemek, özür istemek demektir. Özür beyan etmek ise
özrümü kabul edin anlamında kusurunun, hatasının affedilmesini istemektir. Bu
durumda takdir sizin.
“Güneş bizi
ısıtıyor.” Bir ders kitabından alınan bu cümlede şimdiki zaman yerine geniş
zaman kullanılmalıdır. “Güneş bizi
ısıtır.”
yayım/yayın: Bu
iki sözcüğün birbiriyle karıştırıldığı görülür. “Yayım” sözcüğü bir fiilin,
“yayın” sözcüğü ise bir ürünün veya nesnenin adıdır. Kitap yayınlandı/yayımlandı.
Yayınlarımıza/yayımlarımıza kısa bir ara veriyoruz.
şifahi/şafai: Bu
iki sözcüğün birbiriyle karıştırıldığı görülür. Şifahî sözlü demektir. Şifaî
ise şifa bulmakla, iyileşmekle ilgili bir sözcüktür.
doğru dürüst: Bu
ikilemenin sıklıkla tabi yanlış olarak doğru
düzgün şeklinde kullanıldığı görülmektedir.
şey: Herhangi bir
eşya, nesne, madde karşılığı kullanılan bu sözcüğün de daha az kullanılması
gerekir. Zira dilce züğürtlüğün bir göstergesi de bu sözcüğü olur olmaz kullanmaktır.
yani: Arapça bir
bağlaç olan yani, sözün kısası, demek oluyor ki anlamlarındadır. Fakat kısa bir
konuşmada çokça yani denmesi dilce yoksunluğun bir başka göstergesidir.
keyif: Bu
sözcüğün keyifler nasıl, çok keyif
aldım, şeklinde çok kullanıldığını görüyoruz. Oysa eskiler keyif eşekte olur, demişler. Takdir sizin!..
kitle: Bu
sözcüğün tıpta kist anlamına geldiği düşünülecek olursa insan kalabalıkları için
kullanılmasını doğru bulmuyoruz.
sürü: Bu sözcüğün
kimi kullanımlarının yanlış olduğunu düşünüyoruz. Sözgelimi bir kişi
arkadaşlarının çokluğuyla övünürken bir
sürü arkadaşım var, diyebiliyor. Bir
sürü kullanımı yerine birçok
denmesi sürü kelimesinin çağrışımından dolayı daha doğru olacaktır.
ya, ya da: Ya bu
deveyi güdeceksin ya da bu diyardan
gideceksin. Bu örnekte açıkça görüldüğü gibi ya da edatı veya yerine
kullanılamaz. Kendinden önce “ya” kullanılmış
olması gerekir.
cinnet getirmek: Bu
ifade cinnet geçirmek şeklinde
kullanılıyor. Sanırım yaygın kullanımı cinnet
getirmek olacak. Nedeni bizce
malum değil.
kilit pas: Bu
ifade futbolda kilitlenen, tıkanan oyunu açan, yani golle sonuçlanan pas anlamında
kullanılıyor. Doğrusu anahtar pas
olmalıdır.
Atı alan Üsküdar’ı geçti:
Bu deyimin aslı atı çalan Üsküda’ı
geçti, imiş. Duyan duymayana, bilen bilmeyene söylesin. Zira yakın geçmişte
önemli bir toplumsal olaydan hemen sonrasa söylenmiştir. Demek ki dil öyle bir
sistemdir ki bir doğrudan bir de örtük mesaj taşır. Eskiler boş yere “konuş ki göreyim” dememişler.
makine: Bu sözcüğün
yaygın olarak makina şeklinde yanlış
söylendiğini görüyoruz.
meyve: Bu
sözcüğün yaygın olarak meyva şeklinde
yanlış söylendiğini görüyoruz. Büyük şairimiz Ahmet Hamdi Tanpınar da Bursa’da
Zaman şiirinde “Muradiye sabrın acı
meyvası” der. Demek ki dilde çok iddialı olmak doğru bir şey değil. Zira
“Lügate küheylanlık olmaz.” diye bir söz vardır.
Özetle bu örnekleri
daha da çoğaltmak mümkündür. Bir Alman filozof Heidegger dil insanın evidir,
demiş. Biz de bu söze ek olarak biz o evde otururuz, diyoruz. O halde evimize
özen gösterelim.
18/01/2018
Sabri Bayraktutar
Türk Dili Ve
Edebiyatı öğretmeni
Yaygın Yanlışlara Ek
"Organize suç örgütü" tabiri Türkçe açısından sorunlu. Organize ise örgütüdür zaten...
Harfiyat değil hafriyat...
Hiç düşünmeden değerlendirme..!
Sularında değil sıralarında...
“Ev hanımı dedikleri ağır işçidir oysa hanım elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan hizmetçileri olan kadındır.” Özdemir İnce
miad/ milat: Zaman zaman miâd yerine milat dendiğine şahit oluyorum. Miadı doldu demek yerine miladı doldu deniyor. Miad, vaad edilen süre; milat ise doğum, doğma anlamında başlangıç demek...