11. sınıf edebiyat ders kitabında şöyle bir soru tevcih edilmişti. Ceddinizden bir köşk kaldığını düşünün. Bu köşkü yıkıp yerine yenisini mi yaparsınız yoksa restore edip içinde mi yaşarsınız veya öylece bırakır yanı başına çağın gereklerine uygun bir bina mı yaparsınız?
Oldukça müşkül bir soru. Malumunuz 11. sınıf edebiyat ders kitabı yenileşme dönemini kapsar. Bu soru ancak Türk modernleşmesi bağlamında değerlendirilirse bir anlam ifade eder zaten. Bu sebeple soruya verilecek her cevap kendi içinde açmazlar da içerecektir.
Avrupa'nın bikr-i fikri ile Asya'nın akl-ı pîrânesini tezevvüç ettirmek
Tanzimat aydınları “Avrupa'nın bikr-i fikri ile Asya'nın akl-ı pîrânesini tezevvüç ettirmekten” söz etmişlerdir. Oysa biz savaşı kaybetmiştik. Ortada batının bikr-i fikriyle evlendirilecek ne dişil ne de eril bir akl-ı pîrânemiz kalmamıştı. Ne yazık ki bizde kimi safdiller hâlâ bu rüyanın, böyle bir evliliğin peşindedirler.
Yineleyelim…
Tanzimat kafası meselenin çözümünü köşkü çağın gereklerine göre restore etmekte görmüştür.Böyle gördüğü içinadına Tanzimat dedikleri dost alışverişte görsün düzenlemeleriyle yetinilmiştir. Yani kafaları restorasyondan başka bir şeye basmaz Tanzimatçıların. Başka türlüsü olabilir miydi ya da başka türlüsünü bekleyebilir miydik? El-cevap: Hayır. Bir insana bütün iddialarından bir çırpıda vazgeç denilebilir mi? Denilemez. Öyleyse biz de Tanzimatçılardan restorasyon fikrinden başka bir şey bekleyemeyiz.
Köşk elimizde mi patladı?..
Köşk iyiden iyiye sorun olmaya başlamıştı. Ne adam akıllı restore edebiliyor ne de yıkıp yerine yenisini yapabiliyorduk. Satıp kurtulmak da mümkün değildi. Hem neyi satıyorsunuz, bu bildiğiniz vereselerden değil efendim. Nihayet Cumhuriyetle çok radikal bir karar alınıyor, köşk yıkılıp yerine yepyeni, eskisine benzemez bir yapı ihdas ediliyordu.
Köşkün yıkılması çok sancılı oldu…
Eskinin yıkılıp yerine eskiye hiç benzemez yeninin ihdası oldukça sıkıntılı olmuş bu süreçte çok canlar yanmıştır. Bu cezri tutum geniş kitleyi korkutmuş ve kitle zaten alışkın olmadığı, daha öncesinde de tanımadığı okula sırtını dönmüştür. Bu nedenle hakiki modernleşme uzunca bir süre sekteye uğramıştır.
Köşkün eski varisleri mahkemeyi kazandılar
Cumhuriyetle yıkılan köşkün mirasçıları yıllardır mahkemedeki davalarını kazanmış görünüyorlar. Ama korkarım ki bu bizim için hayırlı olmayacak. Gene Tanzimat kafası hortlayacak, meselenin aslı ıskalanacak.
Çözüm…
Yobazlığın def’i … Savaşın kaybedildiğini kabulü … Hangi savaşı kaybettiğimiz sorulacak. Ana fikirlerimizin ve hayatın bütününe dair iddialarımızın karşıt medeniyetin ana fikir ve iddialarıyla giriştiği savaşı diyeceğim. Bu şüphesiz esaslı bir kayıp.
Hasılı köşkü gerçekten yıkacağız. Yerine modern usul ve yöntemlerle yepyeni bir yapı inşa edeceğiz. Bunu ne eskiyi diriltmek ne de büsbütün yeni diye hiçbir emeğimizin ve katkımızın olmadığı yeniyi kondurmak şeklinde yapmayacağız. Eskiden belki ilham alacağız ama yeniyi de hak edeceğiz. Yani yeni dediğimiz ithal malı olmayacak onu biz üreteceğiz. Hangi mantıkla. Belki de eskinin zıddı olan yeni, yepyeni bir mantıkla… Yobazlığın def’inden kastettiğim de bu zaten.
Yobazlığın def’i mevzuunu da açmakta yarar var. Burada anlatmaya çalıştığım şu: Sözgelimi Toyota’ya bineceksiniz ama onu üreteni cehenneme göndereceksiniz. Niçin? Sizin gibi inanmadığı için. Gidin, adamı güldürmeyin efendim. Burada pis bir esprinin yeri geldi sanırım: Buna kim inanır? Kadir İnanır.
Modern hayatı yapan şeylerin hemen hemen hiçbirinde bizim katkımız yok. Hal böyleyken kendimize ve iddialarımıza dönük ciddi sorular sormanın vakti gelmedi mi? Hâlâ meselelerimize dedelerimiz gibi, nenelerimiz gibi bakacaksak bunca okumaya ne gerek var? Adamlar gelsinler fabrikalar kursunlar biz de o fabrikalarda işçi olalım. Bundan gayrısı maazallah akıllara zarar!.. 22/11/2011