15 Kasım 2013 Cuma

Kan siyaseti bütün mahfillerde kazanmış görünüyor…

Konuştuğum herkes daha fazla öldürmek gerektiğini ileri sürüyor ve söz gelimi bizden 25 kişi öldürüldüyse onlardan 125 kişinin öldürülmesi gerektiğini düşünüyor. Tabiatiyle oldukça şaşırıyorum, bu nasıl bir fasit dairedir diye. Sanki sorunun çözümü ne kadar öldürdüğümüzle ilgiliymiş gibi öldürmenin kendisi siyaset olmuş durumda. Dolayısıyla aklı, sağduyuyu ve konuşmayı önceleyen siyaseti değersizleştiren günler yaşıyoruz.
Her iki tarafta da kan gözleri bürümüş, milliyetçilik damarları kabarmıştır; öyle ki en akil adamlar bile parmak hesabıyla kaç terörist öldürdüğüyle ilgilenmektedir.
Artık Kürtçeyi ve Kürt realitesini yok saymanın bir gereği yok sanırım. Problemin öncelikle Kürtçeyi ve Kürt realitesini yok saymaktan neşet ettiğini teslim etmek zorundayız.  Günümüzde kimi muhafazakâr çevrelerde bile Kürtçenin bir dil olmadığını iddia edenlerin sayısı az değil. Bu kafayla daha çok kan döküleceğini söylemek kâhinlik olmasa gerek.
Bu derdin panzehiri içinde
Bu derdin panzehiri içinde. Zira hakikat çift buutlu bir şeydir. Felaket olarak gördüğümüz şeyler zenginliğe, nimete, avantaja inkılâp edebilir. Tabi bu kendiliğinden olmaz.  Bunun için çalışmak, oldukça akıllı olmak gerekir.
PKK belası ülkemize on yıllardır kaybettirmiştir. Kayıplarımız şüphesiz parayla ölçülemez. Ama bunun yanında sorunun çözümünde yerleşik kimi algı ve anlayışların beş para etmediğini üzülerek anlamış bulunuyoruz.
Kürt sorununu ülkenin başına bela olmaktan çıkarıp onu zenginliğimiz yapmak elimizde demiştik. Nasıl mı? Naçizane bu çok hassas konuda kırıp dökmeden ve incitmeden bazı görüşlerimi teklif sadedinde sunmak istiyorum: Öncelikle problemin hal çaresi için ülke eyaletlere bölünmeli. Saniyen bölge insanının maddi refahı eğitim, ticaret vs. yoluyla arttırılmalı. Bölgede eğitim dili olarak Kürtçe kullanabilir. Bu durumda bölge insanı hem rahatlamış olur hem de yumuşak bir güçle (ticaret/ maddi refah) daha rahat dönüştürülebilir.
Bundan kim kazanır? Uzun vadede Türkiye ve Türkçe kazanır. Ülkemiz, enerjisinin büyük kısmını boşa harcamaktan kurtulur. Kurulacak eyalette kendi memleketlerini imar için çalışacaklardır ama orada ana gövde olmaksızın yani Türkiye olmaksızın nefes almak mümkün olamayacağından bundan hem kendileri hem de ülkenin diğer bölgelerinde yaşayanlar kazançlı çıkacaklardır.
Türkçenin de kazanacağından bahsettik... Türkçe karşısında Kürtçenin her ne olursa olsun tutunabilmesi mümkün değildir. Çünkü Kürtçenin Türkçeyle aşık atması söz konusu değildir. Bunun kuru bir iddia olmadığı kütüphanelere bakılarak pekâlâ anlaşılabilir. Bu durumda hem Türkçeye karşı tutumda zayıflama olacak hem de orayı, o coğrafyayı maddi olarak biz kalkındıracağımız için Kürt dili daha yoğun bir şekilde Türkçenin nüfuz alanına girecektir.
Sonuç itibariyle Cumhuriyet döneminde Kürt problemini yok sayarak halletmiş olduğumuz zehabından kurtulacak daha doğru ve akılcı politikalar uygulayarak gelecek yüzyıllara sorunsuz bir coğrafya ve Türkiye Cumhuriyeti halkı bırakmış olacağız.
19/10/2011

Not: Bu yazıya bir ek yapmam gerekiyor. Yazı gelen şehitlerin etkisiyle yazılmıştır. Bir an önce kan dursun düşüncesi eyalet fikrini dile getirmeme neden olmuştur. Zaten beni tanıyanlar yıllardır Anayasanın ilk 3 maddesinin yılmaz savunucusu olduğumu bilirler. 19/10/2024

Hiç yorum yok:

İşte benim idarecilik maceram!..

İşte benim idarecilik maceram!.. Hani şair benim bir de İstanbul maceram var, der ya işte o hesap benim de idarecilik maceram var. Şairin ma...