8 Eylül 2013 Pazar

Fikret’i sevmeyen Atatürk’ü nasıl sever?

Servet-i Fünun dönemi edebiyatının en usta şairidir Fikret. Bir yerde “irfanım terk-i tebaiyet etti.” der. Yani bunun Türkçesi artık Müslüman değilim demektir.
Bunu öğrenci milletiyle ( güruhuyla demeliydim) paylaştığımda Tevfik Fikret için homurdanmalar başladı. Ona içlerinden geldiği gibi hakaret etmeyi ihmal etmediler. Bu biraz da kuyruk acısı olanın dolaylı yollardan sövüp saymasını andırıyordu. Çünkü benden iyice usanmışlar, bıkmışlardı; ben onların atalet içerisindeki beyinlerini farklı sorularla bulandırıyor dolayısıyla da rahatlarını kaçırıyordum…
Niçin homurdandıklarını sorduğumda Fikret’in yaptığının affedilmez hata olduğunu söylediler. “Herkes Müslüman olurken o nasıl Müslümanlıktan çıkarmış.”
Devam ettiği devlet dairesinde hiçbir iş yapılmadan ödenen maaşı reddettiğinden ötürü Fikret’in esasında ahlak timsali bir şahsiyet olduğunu söyledim, ayrıca ahlakın salt biz Müslümanlara özgü bir olgu olmadığını da.
İçinde yaşadığımız memleketi yönetenlerin birtakım çelişkilerinden bahsettim. Sözgelimi sıradan bir adam devlet memuruyken talih kuşu üzerine konuyor, küçük bir ilçeye belediye başkanı seçiliyor o güne kadar elde edemediği serveti bir dönemde elde edebiliyor. Üstüne üstlük ramazanda iftar vermeyi de ihmal etmiyor.
Soruyorum: Her türlü yolsuzluğun döndüğü belediyelerde ramazan geldiğinde iftar verilmesi sizce ahlaksızlık değil midir? Değilse nedir?
Dolayısıyla boğazından hak etmediği bir lokma ekmeğin geçmemesi için didinen adam “irfanım terk-i tebaiyet etti.” dediği için ahlaksız olacak siz beyler her türlü melaneti gözünüzü kırpmadan irtikâp edeceksiniz ama sırf Müslüman olduğunuz için ahlaklı olacaksınız. Yok, öyle yağma Hasan’ın böreği.
Gelelim zurnanın zırt dediği yere: Türk’ün modernleşmesinde (fikrî bağlamda) Sadullah Paşa’nın 19. Asır Manzumesi’ni başlangıç noktası veya zincirin ilk halkası olarak alırsak Fikret’e ve Atatürk’e –birine yazdıklarından, bir diğerine yaptıklarından dolayı- bu zincirin en önemli halkaları gözüyle bakmamız gerekir. Modernleşme zincirinin Atatürk’ten önce gelen en önemli halkalarından biridir Fikret. Bu bağlamda kendisine Gökalp’ten önce ve Gökalp’le birlikte Cumhuriyeti fikir planında hazırlayanlardan biridir diyebiliriz.  Öyleyse bunlardan birini sevdiyseniz öbürünü kaçınılmaz olarak seveceksiniz demektir. Zira oportünizmin alemi yok.
Peki, ben nasıl bakıyorum bu mevzua? Fikret’e ya da Atatürk’e sevmek ya da sevmemek nazarıyla bakmanın bizi fasit bir daireye sürükleyeceğini düşünüyorum. Benim tüm gayretim fotoğrafın bütününü görmek ama doğru görmek ve tabiatıyla da doğru değerlendirmeler yapmak içindir sevmek ya da sevmemek içi değil.

sb  18/01/2012

Hiç yorum yok:

İşte benim idarecilik maceram!..

İşte benim idarecilik maceram!.. Hani şair benim bir de İstanbul maceram var, der ya işte o hesap benim de idarecilik maceram var. Şairin ma...