Önce TDK kelimeyi nasıl tanımlamış ona bakalım: 1.Münazara, bir konu üzerinde, belli kural ve yöntemlere uyularak yapılan tartışma: "Bir fikrin münazarasıyla kütüphanesinin önünde sabahladığımız geceler olurdu."- A. H. Müftüoğlu. (TDK’nın verdiği örnek cümleden bir şey anlayan varsa beri gelsin! Sb)
2. (edebiyat) Divan edebiyatında zıt varlıklar ve kavramlar arasındaki karşıtlığı anlatan yazı türü.
Hâsılı münazara, taraflarca birbirine zıt iki fikrin/düşüncenin kıyasıya savunulmasıdır. Tabiatıyla münazara hakikatin ya siyah ya da beyaz olduğu zehabını doğurur. Oysa hakikat siyah ve beyazı kapsadığı gibi bu iki rengin arasındaki gri alanları da kapsar. Hal böyle olunca münazara yapmak ve münazaranın mantığını savunmak saçma olur.
Tartışmak nedir?
Cemil Meriç’e göre tartışmak hakikati birlikte aramaktır. Münazara ise hakikati birlikte aramak değil karşındakini düşman gibi görüp onu alt etmenin yollarını aramaktır. Gene Cemil Meriç tartışmada kaybeden kazanmıştır, der. Çünkü kaybeden göremediği bir şeyi görmüş dolayısıyla da kazanmıştır. Münazarada ise kaybeden iflah olmaz hastadır artık. Çünkü kaybetmiştir. Kazanan ise savaş kazanan komutan edasına bürünür…
Eskiden okullarda münazara yarışmaları yapılırdı ve yukarıda sıraladığım sakıncalardan ötürü vazgeçilmişti bundan. Şimdilerde gene hortlatıldı. Niçin ve ne sebeple hortlatıldı, bilmiyorum.
Geçenlerde okulumuzda yapılan münazarayı seyrettim ve kaybeden taraftaki travmayı gördüm. Kaybeden taraftaki sarsıntının nasıl giderileceğini birinin anlatmasını isterdim. Atılan taş ürkütülen kurbağaya değdi mi, hiç sanmıyorum…
Saçaklı mantık
Çocuklara münazara yaptıracağımıza hakikat tasavvurlarını değiştirmeye çalışalım. Onlara öğretebileceğimiz en önemli şey saçaklı mantıktır. Saçaklı mantık, hakikatin görece ve çok buutlu olduğu esasına dayanır.
Saçaklı mantığın mefhum-u muhalifi ikili mantıktır. Buna göre bir şey ya doğrudur ya yanlış, ya iyidir ya kötü. Dikkat edilirse ikili mantık hayatımızı mahvedecek bizi ölmeden mezara koyacak bir şeydir. Çünkü hayata bu zaviyeden baktığınızda yaşam alanınız oldukça daralacaktır.
Saçaklı mantığa göre bir kişi ya iyi ya da kötü olamaz, hem iyi hem kötü olabilir. Yani kişi, birçok yönüyle iyi; birçok yönüyle de iyi olmayabilir.
Aynı durum kişinin yetişmesinde aile mi ya da çevresi mi daha etkilidir sorusuna verilecek cevapta da söz konusudur.(Okulumuzda izlediğimi söylediğim münazaranın konusu bu idi.) Hem aile hem çevresi kişinin yetişmesinde önemlidir.
Ayrıca sorunun mantığına dikkatle baktığınızda çarpıklık olduğunu görürüsünüz. Çünkü Türkiye şartlarında kişinin ailesiyle çevresi aynı kültürel özelliklere, aynı hakikat tasavvuruna sahiptir.
Soru belki şöyle sorulmalıydı: Kişinin/bireyin yetişmesinde çevresi mi yoksa kendi bireysel çabaları mı etkilidir? Gerçi bu soruya da her ikisi diyebiliriz.
Yukarıdaki soru çerçevesinde geçenlerde söylediğim bir sözü açmak isterim. Söz naçizane şöyle idi:"Okumak, kişinin içine doğduğu kültürün yalanlarını/ yanlışlarını fark etme sürecinin adıdır."
Münazarada birey ifadesi kullanılıyor idi. Burada bir de birey tanımı yapmak yerinde olacak: Birey, meselelere kendi kafasıyla bakabilen, meseleleri kendi gözüyle görebilen kısaca noktainazarı olan insandır.
Bireyin, yetişmesi demeyeceğim, inşası için okumak üzerine yaptığım tanıma dikkatle bakılmalıdır. Kişi birey olmak istiyorsa öncelikle yakın çevresinin boynuna taktığı tasmalardan kurtulmalıdır.
İnsanların çoğu şüphesiz yakın çevresinin boyasıyla boyanır ve dünyaya o zaviyeden (yakın çevresinin) bakar. Bundan kurtuluş ancak hakiki manasıyla eleştirel okumakla mümkündür.
Kişinin okudukları ve kendi bireysel çabaları hayatının bir döneminden sonra yakın çevresinin etkilerini büyük oranda azaltacaktır ama bütünüyle ortandan kaldıracak mıdır? Hayır, bu mümkün olabilemez.
Sonuç yerine
Sonuç olarak kimi eski hastalıklarımızın (münazara gibi) nüksetmesi anlaşılır değildir. Okullarda yeterli oranda sosyal faaliyet olmadığı gerekçe olarak ileri sürülüyorsa bu oldukça yapısal bir değişikliği zorunlu kılar.
Ne gibi denecek. Bütün planlama baştan aşağı değiştirilmeli. Ders çeşitliliğinden öğrenciler kurtarılmalı. Tiyatro, sinema ve tahrir dersleri konulmalı vs…Tabiatıyla üniversiteye geçiş sistemi ya hepten kaldırılmalı ya da değiştirilmeli…
Sb 31/12/2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder