(Sen çektiğin sıkıntıları ister sakla, ister söyle; derdine ne beyden ne fakirden çare yok)
A’yan-ı cihandan kerem umma anı sanma / Âsâr-ı atâ ola ya paşada ya beğde
(Cihanın önde gelenlerinden kerem bekleme, ihsan eseri paşada ya da beyde olur sanma.)
(Cihanın önde gelenlerinden kerem bekleme, ihsan eseri paşada ya da beyde olur sanma.)
Matbahlarına aç varan adem degenek yir / Dergahları var göz kapuda el degenekte
(Onların mutfaklarına aç giden adam sopa yer. Gözleri kapıda ellerli değnekte kapıcıları var.)
(Onların mutfaklarına aç giden adam sopa yer. Gözleri kapıda ellerli değnekte kapıcıları var.)
Yukarıdaki beyitlerden hareketle metnin yazıldığı dönemin sosyo-ekonomik durumu hakkında çıkarımlarda bulunabiliriz.
Zenginliğin beyde, paşada, ağada temerküz ettiğini görüyoruz. Bu durumda halk, yani geniş kitle aç. Aç olduğu için ağadan, beyden medet umuyor. Fakat medet umulan ağa, bey ve paşa halden anlamaz insanlar. Bu halden anlamaz tutumları Bağdatlı Ruhi’mizi haddinden fazla kızdırmışa benziyor. Bu yüzden şairimiz veryansın ediyor…
Şimdiler durum ne?
Eskiden misalen beş yüz liralık değer üretiliyorsa bunun dört yüz lirası ağada, beyde ve paşada toplanıyor, yüz lirasıyla da halk karnını doyurmak zorunda kalıyordu.
Bugün durum bundan farklı. Bugün gene misalen söylüyorum beş bin liralık değer üretildiğini farz edelim. Bunun iki bin lirası belli ellerde birikiyor, üç bin lirasıyla halk geçinmeye çalışıyor.
Hâsılı dün insanın karnı doymuyordu, bugün doyuyor. İşte bu yüzden ağayla, paşayla bir alıp veremediği kalmadı günümüz insanının. Zira herkes kendinin ağası, beyi, paşası oldu artık. Esasında güzel de oldu hani.
İnsanların bu duruma gelmesinde aslan payını Batılılara -modern medeniyeti inşa ettikleri için- vermek lazım. Yani sanayi devrimini yapanlara teşekkür borçluyuz. Sanayileşme/makineleşme sayesinde üretim artmış ve insanların henüz tamamının olamasa da önemli bir kısmının karnı doymaya başlamıştır. Bu cümleden olarak obezite sorununun modern zamanlarda yaygın olarak görülmesi sebepsiz değil.
Üretimin artması sonucu insanın karnı doymuş, karnı doyan insan otoriteye başkaldırmıştır. Bu başkaldırı örgün eğitimi icbar etmiş ve bu sayede tebaa, kul ve maraba diye tabir edebileceğimiz insan tipinin yerini vatandaş ve birey almıştır.
Belki alakasız gelecektir ama Arap baharını da bu zaviyeden yorumlamak mümkündür. İnsanlar artık eskisi gibi itaat altına alınamıyor. Çünkü insan anladı ki keramet beyde, paşada, ağada değil artık…
Bir iddia
16. yüzyıl Osmanlısında insanların müreffeh yaşadıkları iddia olunurmuş! Bu iddia oldukça su götürür. Belki dünyanın diğer ülkeleriyle kıyas edildiğinde görece bir üstünlükten, müreffeh yaşamdan söz edilebilir. Fakat burada sorun, bu anlatımın lise öğrencileri tarafından yanlış algılanması. Öyle ki Bağdatlı Ruhi’nin Terkibibendini tahlil ederkenbir kısım lise talebesinin 16. yüzyıl Osmanlısında sürülen yaşamın maddi manada bugünkünden daha üstün olduğu zehabına kapıldığını gördüm. Tabiatıyla bu algıyı düzeltmek için bir araba laf ettim.
Sb 07/03/2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder