18 Ağustos 2013 Pazar

Ah benim köse sakalım!..

Apple’nin (Amerika’daki bir teknoloji şirketi) borsadaki toplam değeri 500 milyar dolar imiş. Bizim İstanbul menkul kıymetler borsasında işlem gören tüm şirketlerimizin toplam değeri 250 milyar dolar.
Neden anlatıyorum bunu, kaynağım ne?
Öncelikle kaynağımın Blomberg tv olduğunu söylemeliyim.
Neden anlattığıma gelince…
Ben 1997’de başladım üniversiteye. İlk yıl kimsede cep telefonu yoktu. 2. yıl 2 kişide 3. yıl 3 kişide derken cep telefonu furyasıdır aldı başını gitti.
Yani cep telefonu sektörü 15 yıl önce henüz emekleme aşamasındaydı.  Bugün bu sektörden hiç pay alamadığımızı üzülerek söylemeliyim.
Öğretmen arkadaşlarım kendilerini emir eri zannediyor…
Meslektaşlarıma bütün enerjimizi muhakeme yeteneği gelişmiş öğrenciler yetiştirmeye teksif etmemiz gerektiğini söylüyorum, sınav sistemini bahane ediyorlar. Dolayısıyla mecburen teste ve ezbere devam diyorlar. MEB’in ders kitaplarının yüzünü açmamakla adeta övünüyorlar. Öğretmen arkadaşlarım belki de kendilerini emir eri zannediyorlar.
Geçenlerde bir deneme sınavı sebebiyle 3 saat boyunca 11. sınıf felsefe ders kitabını okudum. Kitap tutarlı düşünmeyi, daima sorgulamayı öğretiyor. Gördüğüm o ki kitap hakkıyla okutulsun Türkiye’de 2 nesil sonra aydınlanma devrimi olur. Tabiatıyla Türkiye bilgi üretmeye başlar, dolayısıyla egemen güçlere ‘bu dünyada ben de varım.’ der.
Asıl eğitim lise eğitimidir.
Arkadaşlarımın bir kısmı muhakemeye, kılı kırk yarmaya yönelik eğitimin üniversitelerde verilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Buna da itirazım var. Öncelikle asıl eğitim lise eğitimidir. İnsanlar üniversiteye gittiklerinde çoğunlukla zihin dünyaları kemikleşmiş oluyor. O yapının, kafanın işleyiş biçiminin değişmesi oldukça zorlaşıyor. Bu bakımdan her şeyden şüphe, sorgulama ve muhakeme yeteneği büyük oranda lisede kazanılacaktır. Belki de bu sebepten ötürü Tanpınar ‘asıl hocalık lise hocalığıdır.’ der.
Neden önemsiyorum bilgi üreten bir toplum olmayı?
İnsan, ilânihaye daha iyiyi daha güzeli talep edecektir. Dolayısıyla gelişme hiçbir zaman durmayacak/sonlanmayacak. Bu durumda bilgiyi üreten daima güce de sahip olacak. Güçlünün karşısında daima sömürülen olmayı aklı başında kimse istemez. İşte bu sebeple düşünen, araştıran, soran sorgulayan ve bilgi üreten insanı ve bilgi üreten toplumu önemsemek/istemek gerekir.
Hâsıl-ı kelam..

Daha 15 yıl önce gelişmeye başlayan sektörde dahi payımıza hiçbir şeyin düşmemiş olması üzerinde kafa yorulmalı. Ahfeş’in Keçisi’ne benzer insan tipi yetiştirmekten de derhal vazgeçilmeli. Zira bu insan tipi (Ahfeş’in Keçisi’ne benzeyen insanlar, öğrenciler, sallabaşlar) baba parasıyla aldığı cep telefonuyla caka satıp benim eski model telefonumla ‘hocam o dokunmatik telefon mu’ diye dalga geçebiliyor. sb 9/5/2012

Hiç yorum yok:

İşte benim idarecilik maceram!..

İşte benim idarecilik maceram!.. Hani şair benim bir de İstanbul maceram var, der ya işte o hesap benim de idarecilik maceram var. Şairin ma...