18 Ağustos 2013 Pazar

Düdüklü tencerenin kapağını biraz aralayabilmek

Çetin Altan'dan alıntı
Her akıp giden hafta, ocakta unutulmuş bir düdüklü tencere gibi bitiyor. Hiç değilse cumartesileri, kapağı biraz aralamak mı; yoksa unutulmuş halk deyimlerine de göz kırparak:
-Ne haliniz varsa görün, demek mi?
* * *
Hadi önce haftanın içine doğru uzanalım.
Perşembe günkü gazetelerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 12 bin aileyle görüşme sonucunda açıkladığı bir anket vardı.
* * *
Ailelerden yüzde 75’i, tiyatroyla sinemaya hiç gitmemişti.
Yüzde 44’ü de hiç kitap okumamıştı.
* * *
Ve biz de 70 yıldır yazı yazıyorduk.
***
Yoksul bir ahırda bir marangoz çırağı, yeni doğum yapmış karısının yanına yaklaşarak:
-Sevgili Meryem, neden öyle ağlayıp duruyorsun, bak ne güzel bir oğlumuz oldu, demiş.
* * *
Meryem de:
-Ah Yusuf’cuğum ah, demiş; bense bir kız çocuğumuz olmasını o kadar çok istiyordum ki... Keşke İsa’yı doğuracağıma onu doğursaydım.
***
Balçiçek Pamir’in, programına davet ettiği Prof. Dr. Doğu Ergil’den de, o söyleşide aydınlatıcı meşaleler uzanıyordu.
* * *
Onlardan biri de şuydu:
Daha Atatürk doğmadan önce Bayburt’ta; sahnesi, izleyici salonu, aktörleri, aktrisleri, dekorlarıyla, donanımlı bir tiyatro vardı; Osmanlı Ermeni’lerinin yarattığı bir tiyatro...
* * *
Ah keşke hiç sömürgesi olmayan Almanya’nın imparatoru II. Wilhelm, Orta Asya’ya uzanma amacıyla, İttihatçı’ları ve özellikle de Enver Paşa’yı bir mancınık olarak kullanmaya kalkmasa ve onlara damardan “ırkçılığı” şırıngalamasaydı...

Hiç yorum yok:

İşte benim idarecilik maceram!..

İşte benim idarecilik maceram!.. Hani şair benim bir de İstanbul maceram var, der ya işte o hesap benim de idarecilik maceram var. Şairin ma...