Bu ülkede 1908’de iktidar değişti. İttihatçıların A kadrosu Osmanlıyı yıktı, B kadrosu cumhuriyeti kurdu. Aslında bu hikâye 20 yy.da başlamıyor. Hikâyenin evveli çok eskilere dayanır.
Neyse…
Cumhuriyeti kuran kadronun nasıl modernleşeceğimize dair kafası netti. Biraz pozitivizm, biraz kışla, biraz da bürokrasi parfümlü modernleşmeydi bu.
Cumhuriyetimiz sol bürokratik elit tarafından yönetildi yıllarca ve bir türlü demokratik cumhuriyete dönüşmedi.
Şimdilerde iktidarla birlikte cumhuriyeti yönetenler de değişti. Tek farkla bu değişim kendini hissettiriyor: Eskisi, sol bürokratik cumhuriyetti; yenisi, sağ bürokratik cumhuriyet oldu.
Bu girişten sonra bazı sorular ışığında meselemi somutlaştırmak istiyorum:
“Benim sizden bir farkım yok” cümlesi masum bir cümle midir?
Hemen ne var bu cümlede demeyin. Yukarıdaki cümleyi şu cümlelerle okuyunca ne demek istediğim anlaşılacak.
“700 bin öğretmenden bin kişiyiz.”
“Ülkemizde 1000 il ve ilçe milli eğitim müdürlüğü var.”
“Bunlardan da 450 kişi asaleten atanmış durumdayız.” ( Burada siz bu 700 bin kişinin içinde en iyi 450 kişi olduğunuzu mu düşünüyorsunuz diyebilirdim, yeri değildi, diyemedim.)
“Aslında benim sizden bir farkım yok.” (Az kalsın ben de sizin gibi insanım diyecek zannettim. Neyse ki demedi.)
“Bu yaştan sonra kimseyle uğraşmayı düşünmüyorum.” (Bu her an düşünebilirim de demektir.)”
Bu sözleri çalıştığım ilçeye yeni atanan milli eğitim müdürü okulumuz öğretmenlerine hitaben söyledi. Mutlaka okulları gezmesi gerekiyorsa demokrasi, hukuk ve birey kavramlarına yönelik vurgular yapması iyi olurdu. Böyle bir vurgu yoktu konuşmasında. Bu da gösteriyor ki bürokrasiyi, otoriteyi önceleyen bir zihni arka plana sahip yeni müdürümüz. Ama olsun, zaten bu zihniyetle yetiştik (!) ve bu zihniyete sahip müdürlerle (son okul müdürüm hariç) çalıştık yıllarca.
Okullarda müdür yardımcılarından geçilmiyor!..
Ne yazık ki kimi okullarda hiçbir iş yapmayan daha doğrusu yapacak hiçbir işi olmayan müdür yardımcılarından geçilmiyor.
Bu problemin hal yolu şudur:
Müdür yardımcıların işleri öğretmenlerce kolaylıkla yapılabilir. Sözgelimi her öğretmen dersine gelmeyen öğrenciyi e-okula kendi girebilir, rehber öğretmeni olduğu sınıfın kimi işlerini e- okul’dan halledebilir. Tabiatıyla da ıvır zıvır işlerin haricinde hiçbir işi olmayan müdür yardımcılıkları kadroları iptal edilebilir.
Peki, ne yapsın bu adamlar?
Öğretmenliğe dönsünler arkadaşlar. Ne güzel değil mi? Zaten bildikleri iş!..
Benim kafama şöyle bir soru daha takılıyor:
Müdür yardımcılığı sınavına öğretmenler neden bu kadar çok ilgi gösteriyor?
Cevap: 1. neden ek ders ücretini tam alabilmek, 2. neden ise öğretmenliği hakkıyla becerememek.
Bir teklif daha…
Hemen belirtelim bu teklif 250 öğrencisi olan 1 müdür 1 müdür baş muavini ve 3 müdür yardımcısı olan bir okulun müdür baş muavinin teklifidir.
"Okul müdür ve müdür yardımcılıkları kadroları ilga edilir. Öğretmenler 8-5 çalıştırılır. Her birine 18 saat ders verilir. Ders dışında okulun idari işlerini yaparlar."
"Öğretmenlerin başına eğitim grubunun en donanımlısı (yüksek lisansı, doktorası ya da telif eseri olanlardan) başkan seçilir. Bu başkan sadece eğitim-öğretimle ilgilenir. Emrine de şef ve memur verilir. Şef okulun tüm ıvırı zıvırı, bahçesi, duvarı, sıvasıyla; memur da kırtasiye işleriyle ilgilenir."
Gelelim sadede...
Siyasi iktidar demokrasi vaadiyle yola çıktı. Gelinen yer başta da söylediğimiz gibi sol bürokratik cumhuriyetten sağ bürokratik cumhuriyet oldu. Eğer demokrasi vaatlerinde hala ısrarcıysalar eğitim kurumlarında birey yetiştirmeye azami özeni göstermek zorundadırlar. Bireyin nasıl yetiştirileceğini (en azından hangi zihniyetle yetiştirilemeyeceğini) yukarıda dilimizin döndüğünce anlattık.
Son olarak anlaşılmıştır ki ancak demokrasiye inanmış, birey yetiştirmeyi ilke edinmiş eğitimcilerce yetiştirilen kuşaklar Türkiye’yi demokratik cumhuriyete dönüştürebilir. Aksi, ha Hasan kel, ha kel Hasan durumlarıdır.
sb 17/05/2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder