Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.
Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur: Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı tabii ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?...
Bir başarının şartları her zaman çok basittir.
Bir süre için çalışın, bir süre tahammül edin, her zaman inanın ve hiçbir zaman geri dönmeyin.
Bu sorunun cevabı tabii ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?...
Bir başarının şartları her zaman çok basittir.
Bir süre için çalışın, bir süre tahammül edin, her zaman inanın ve hiçbir zaman geri dönmeyin.
Kaynak:İnternette herhangi bir site
İlham kaynağım: Doğan Cüceloğlu
Aslında bu yazıyı "Fatebiru ya ülil ebsar!" (İbret alın ey basiret sahipleri!) diye yayınlayacaktım. Hakikaten muazzam, ibretlik bir örnekle karşı karşıyayız.
Şimdi bu örneği Türkiye'de birtakım gerçekliklerle irtibatlandıralım: Aklıma ilk olarak mevcut siyasi iktidar geliyor. Bu siyasi iktidarın kökleri 1969'a kadar uzanıyor. Bir anda boy atması son 10 yılda oldu. Büyük ve sancılı gelişme 30 yıl sürdü. Bugün gelinen noktaya baktığımızda 30 yıllık Mili Görüş tecrübesini yok sayabilir miyiz? Asla ve kat'a
İkinci olarak bu ağaçla igili yaptığım araştırmada ilginç bir yazıyla karşılaştım. Yazıda PKK ve BDB meselesi işleniyor. Bu mevzuyu fazla eşelemek istemiyorum. Arayan o yazıyı bulur, okur. Yalnız şunu söyleyeyim; PKK ve BDB meselesini biz yıllardır kendi elimizle büyüttük. Nasıl mı? Kafatasçılık yaparak, Kürt realitesini inkar ederek ilh. Yani Kürt meselesi aslında bir sonuçtur. Geçelim...
İnternetten izlediğim bir konuşmasında Doğan Cüceloğlu çocuk yetiştirme mevzuunda Çin Bambu ağacını örnek verdi ki bizce de yerinde bir örnekti. Doğan Bey, 0-7 ve 12 yaşına kadar olan evrenin çok önemli olduğunu belirtti fakat insan denilen ağacın zor da olsa ilerleyen yaşlarda da kök salıp boy atabileceğini söyledi ki bizce de onun bu görüşü calib-i dikkattir.
Konuşmasında Cüceloğlu bonsai sanatında da bahsetti. Bonsai sanatı kendine has teknikleri ile saksı içerisindeki bitkinin budanması ve bodurlaştırılarak yetiştirilmesi sanatıymış. Anladığım kadarıyla doğal olanı alıyorsunuz, genleriyle oynayıp süs bitkisi yapıyorsunuz. Cüceloğlu da kimi anne babaların kısaca bonsai ustası olduklarından bahsetti.
Gerçekten de çocuklarının üstüne titreyen öyle ebeveynler var ki onların bu aşırı ve körü körüne ilgileri çocuklara fazlasıyla zarar veriyor. Zavallı çocuklar yarış atı gibi görülüyor; hep başkalarının sümüklü mü sümüklü, korkak mı korkak ama ne yazık ki SBS'de başarılı çocuklarıyla kıyaslanmaktan kurtulamıyorlar.
Oyun kuramayan çocuklar
Oyun kuramayan çocuklarımızın sayısı hızla artıyor. Oyun oynayamayan daha doğrusu kuramayan bugünkü çocuk, yarın nasıl bir dünya kuracak ve kurduğu dünyada nasıl yaşayacak? Gerçekten üzerinde önemle durulmalı.
Pek kurmaca okuyup yazmasam da kurmacaya çok değer verdiğim bilinir. Bütün kurmacaları da önemserim. Mesela toplumların kültürleri, örf ve adetleri hadi biraz daha ileri gidelim (nasıl olsa okunmuyoruz) inançları dahi kurmacadır. Ve benim için kurmaca, tutsağı olmadığımız ve bizi hapsetmediği ve bloke etmediği sürece önemlidir.
İnşaallah bugünün çocuğu, yarının yetişkini olduğunda dünyayı birbirine dar etmeyecek oyunlar kurar. Ayrıca biz bugünün yetişkinleri yalnız temennide bulunmayıp dünyayı kan gölüne çevirmeyecek yarının yetişkinlerini yetiştirmek için bugünden kolları sıvayıp üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.
Bunun için ne mi yapmalı? Bugünden tezi yok öğrenmeli, kendini kendinden doğrumalı ve kendimizi yeni baştan keşfetmeliyiz. Aksi takdirde biz neyiz ki bizden olan da ne olsun, değil mi ya?
13/09/2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder