Derinliği dibi yaşayanlar tanır

Bazı sözler kullanıldığı bağlamın dışında da anlam taşır. Aşağıdaki yazıda olduğu gibi...

Başlığa çektiğim söz için Oda Tv'nin kullandığı bağlam şu: Sayın Baykal,

Düştüğünüzü, kaybettiğinizi, yalnızlaştırıldığınızı düşünebilirsiniz; ama bilin ki, ancak derinliği dibi yaşayanlar tanır.

Şu ifadelere bakar mısınız?Ölçüyü her zaman kendi elinde tutan kişi, gerçek ağırlığı unutur.

Sürekli övgü, sürekli alkış insanı ruhsuzlaştırır. Oysa bazen yalnızlık insanı besler, güçlendirir.

Evet, acıdır ama gerçektir; sadece mutsuzluk sağlar dünya gerçeğini derinden ve uzaktan görmeyi.

Yenilgi öğretmendir…

Yazının tamamını okumaya ne dersiniz?

İsterseniz yazının tamamını okumadan birkaç görüşümü daha sizinle paylaşayım.

Ben tabiat olarak iktidarı sevmeyen biriyim. İktidar olmak demek memnunun edeceğiniz kitleler var demektir ve ne kadar hakşinas olursanız olunuz gene de kantarın topunu kaçırdığınız durumlar olacaktır.

İktidar olmak zirveyi teşkil etmek demektir. Zirvelerde tutunabilmek ise zordur. Bunun için adil olmak, dünyayı iyi okumak şarttır. Bunu yapamıyorsanız zirveden yokuş aşağı yuvarlanmanız an meselesidir. Belki  yanılıyorumdur an meselesi değil uzun bir süreç meselesidir. Ama yuvarlanmak mukadderdir.

Oda Tv'nin Baykal'a biçtiği göreve gelince gerçekten çok hayati bir görev. Baykal'ın çapı buna yeter mi derseniz bundan oldukça şüpheliyim.

Burada şu görüşümü de paylaşayım. Oda Tv'de bu yazıları kim kaleme alıyorsa gerçekten bu kişi çok ufuklu, yetkin bir kalem erbabı olsa gerek. Kendisini AKP'ye oy vermiş bir muhalif olarak tebrik ediyorum.

İşte yazının tamamı...

DENİZ BAYKAL’A MEKTUP VAR

Sayın Baykal,

Düştüğünüzü, kaybettiğinizi, yalnızlaştırıldığınızı düşünebilirsiniz; ama bilin ki, ancak derinliği dibi yaşayanlar tanır.

Ölçüyü her zaman kendi elinde tutan kişi, gerçek ağırlığı unutur.

Sürekli övgü, sürekli alkış insanı ruhsuzlaştırır. Oysa bazen yalnızlık insanı besler, güçlendirir.

Evet, acıdır ama gerçektir; sadece mutsuzluk sağlar dünya gerçeğini derinden ve uzaktan görmeyi.

Yenilgi öğretmendir…

Sayın Baykal,

Politik hırslar acımasızdır. Sürekli sinsiliğin kılıfında saklanan aklın kimseye yararı olmaz; şeytanın zaferi geçicidir. Sonsuzluğun avukatı tarih, her zaman anı düşünen politikacıdan intikamını acı alır, onu gülünçleştirir.

Yazgınızı değiştirin…

Sayın Baykal,

Ülkemiz keskin bir viraj alıyor ki; kaza yapması, araba devirmesi çok büyük olasılık.

İktidar ve güç uğruna hiçbir şeyden çekinmeyen, onu elde edebilmek için herkesi ezip geçen, her yolu mubah gören vahşi bir anlayış Türkiye’yi kanlı bir politikanın içine sürüklüyor.

Maalesef siyasal iktidarın başı; tarihsel birikime, siyasal olgunluğa sahip değildir. Diktatör gibi davranmayı politikasının anlamı ve biçimi haline getirmiştir. Bilmediğini bilmemektedir.

Sayın Baykal,

Türkiye’nin bu zorlu sürecinde; ufku geniş, tecrübeli, soğukkanlı, hoşgörülü, cesur siyasetçilere ihtiyacımız vardır.

Kendi doğrumuzu başkasının yanlışı üzerinden gösteren polemikler dönemine son verelim. Tehlikenin farkında mısınız?

Soğuk savaş döneminde caydırıcı, sayıca büyük Türk ordusu yerine, şimdi cephe savaşı değil gayri nizami harp yapacak küçük çevik bir ordu oluşturulmaktadır. Amaç bellidir; Soros’un istediği gibi Mehmetçik “ihraç kalemi” gibi Suriye’de, Libya’da, Lübnan’da, İran’da kullanılacaktır. Bu nedenle general sayısı fazladır; savaşacak teğmenlere, yüzbaşılara ihtiyaç duyulmaktadır!

Sayın Baykal,

Ayağa kalkın… Silkinin… Türkiye’nin size ihtiyacı vardır. Bırakın artık parmak hesabıyla delege saymayı; bırakın üç-beş milletvekiliyle “Cumhuriyet Güven partisi” kurma hayalini; bırakın genel başkanlık sevdasını; bırakın karşı devrimin değirmenine su taşıyan hizipçiliği…

Kendinize yeni bir yol seçin; hemen bir heyet oluşturup Suriye’ye gidin; Beşar Esat’la görüşün; hakla buluşun, izlenimlerinizi gelip Türkiye kamuoyuna anlatın. Libya’ya gidin Kaddafi’yle görüşün… İran’a gidin… Rusya’ya gidin… Çin’e gidin… Küllerinizden yeni bir Deniz Baykal yaratın. Sadece Türkiye değil dünya da merakla beklesin sizin mesajlarınızı.

Size bu yakışır artık.

Çıkın o insanı çürüten meclisteki küçük dört duvar odanızdan; zamana yenik düşmeyin. Türkiye’nin akil adama ihtiyacı var, bu görev sizi bekliyor Sayın Baykal…