3 Aralık 2013 Salı

Üniversiteye giriş sorularını moronlar mı hazırlıyor?

Yeni nesil “galiba, sanırsam” diyor, ben de bu soruya böyle cevap vermek istiyorum, galiba sanırsam.
Üniversiteye giriş sınavı sorusunda “Beş Hececiler”in şiir kitaplarının adlarının sorulması moronluğa delalet etmez mi? Tek bu soru bile bu iddiamızı fazlasıyla ispatlar.
Bu soruyla hangi ulvi amaç eski tabirle söylersek derpiş edilmiş, gözetilmiştir? Biri lütfedip bize açıklasın. Açıklayamazlar çünkü bu sorudaki bilginin ne öğrenciye, ne öğrenci velisine ne de Kürt sorununa bir faydası olmadığı açık. 
Öğrenci velisi şöyle isyan edebilir: Arkadaş ben kucak dolusu para harcıyorum benim çocuğumdan istenilen, ipe sapa gelmez bir şey. Bu yöntemlerle benim çocuğum mevcut zeka seviyesini koruyamaz, daha da kötüye gider.
Böyle diyen bir veli var mıdır? Ben söyleyeyim, yoktur. Olmayışı yüzünden devam ediyor bu sistem zaten…
Çağın dışında kalmış soru hazırlayan komisyon üyelerinin, soruları hazırlayıp sınavı da yaptıktan sonra “PKK’yı tespit ettiğinde anında indiren insansız hava aracı yapmış bir bilim insanının gururundan ve mutluluğundan” katbekat fazla gurur ve mutluluk duyduklarını düşünüyorum.
Çünkü bu zatlar bu buluşlarıyla edebiyat öğretmenlerinin dahi çözemeyeceği sorular icat etmişler, ülkemizi gelişmekte olan ülkeler sınıfından derhal çıkartarak gelişmiş, hem de ne gelişmiş(!) ülkeler sınıfına sokmuşlardır.
Şimdi sorarım size “Beş Hececiler”in şiirleriyle zerre ilgilenmeyip onların şiir kitaplarının isimleriyle ilgilenmek öğretmenliği ve eğitimi bu minvalde yapmak bu milletin hakkına taammüden kast etmek değil midir?
Bu salakça düzenin devamı yönünde, devamı devlet, nasibi cennet diye dua eden üdeba taifesi bilmez mi ki değirmenine su taşıdıkları düzenin belki devamı cennet ama ahiri mutlaka cehennem… 
Birileri bir düzen kurmuş, üdeba taifesinin çoğu bu eblehçe düzenin devamından yana tavır takınıyor. Doğrusu burada insanı hayrete düşürecek bir durum da yok. Çünkü sistemi topyekûn topa tutmasını istediğim üdeba da bu düzenin mamulü zaten. Kimi kime şikayet edeyim. Al birini vur ötekine.
Kendi kendime kızıyorum bazen, sana ne bu işlerden. Bu tavrın daha ziyade ebeveynimin tavrı olduğunu da ifade edeyim. Arada bende de tezahür etmesi normal. Ama ben bu "sana ne" anlayışından nefret ederim hep. 
Bendenizin bu sözden anladığım şu: Söylediklerin doğru ama bu doğruyu söylemen sana ne kazandıracak?
Evet aziz kari, herkes şeytanın şerrinden Allah’a sığınır, bense oportünizmin şerrinden Allah’a sığınırım. 
Bu saatten sonra düzene sorgusuz sualsiz boyun eğen, çanak tutan, gassal önündeki meyyit gibi düzene teslim olmuş herkesi oportünist ilan ediyorum.
Hemen söyleyeyim oportünizm, benim lügatimde cehennemliklerin en başında gelen güruha verilen addır.
Cennetin kapısının önündeki söğüt ağacını kim dikti?
Komşu köylerden birinde yabancılara böyle bir sual tevcih edilirdi. Suale muhatap olan haliyle çok şaşırırdı. Onca yıl “hoca mektepleri”ne gitmiştir, böyle basit bir soruya mı cevap veremeyecektir. Ama bir türlü de cevap veremeyince suali tevcih eden “bizim şu Cennet’in kapısının önündeki söğüt ağacını daa der, Cennet’in kocasının diktiğini söylerdi.
Piçin babasını sormak…
Üdeba taifesinden değerli bir büyüğüm ÖSYM’nin sorduğu kimi sorular için piçin babasını sormuşlar, derdi.
Bu açıklamalardan sonra 2011 LYS-3 sorularına baktığımızda kimi soruların  “cennetin kapısının önündeki söğüt ağacını kim dikti” veya “piçin babası kimdir” cinsinden sorular olduğundan şüphe yok. Türkiye’de bütün kurumlarda özellikle de TSK, ÖSYM ve MEB’de büyük dönüşümler olması gerekiyor. Bu üç kurum çok hayati önemi haiz. Şayet köklü değişimler olmazsa hemen her konuda daha çok başımız ağrıyacağa benzer…

3/8/2011

Hiç yorum yok:

Modern zamanların samimiyetsiz ilişkileri üzerine...

Her düşünceden, her görüşten çok sayıda arkadaşı olmak...Bana göre bu, köşeleri olmamak, demek olup şahsiyet yokluğunu gösterir.   Herkese m...