11 Temmuz 2013 Perşembe

Büyük Önder Samsun'a çıkmasaydı Ne Olurdu?

El-cevap: Çocuklarımız işgal kuvvetlerinin dayattığı marşı her sabah avazları çıktığınca, bağırarak söylerlerdi.
Şimdi bu da nerden çıktı?
Anlatayım…
Bir okulda milli marşımızın söylenişine şahit oldum ki demeyin gitsin.
Çocuklar milli marşımızın okunduğu esnada sağında ve solundakini geçtik dönüp arkasındakiyle konuşmaktan çekinmiyor.
Bu nasıl iş, dedim kendi kendime.
Teşbihte hata olmaz, kaydıyla bu tıpkı namazda yanındakiyle konuşmak gibidir. Unutulmasın ki her şeyin bir adabı vardır. İstiklal Marşı da bir adap üzere okunmalıdır.
Gerçi biz imam hatip lisesinde okurken cuma günleri son saat İstiklal Marşı törenine katılmamak için erken çıkmaya çalışır ve kaçardık.
Temel sorun neydi acaba?
Bence milli mücadelenin öneminin ve akabinde kurulan Türkiye Cumhuriyetinin felsefesinin yeterince (yeterince değil hiç) anlatılmamasıydı.
Yaklaşık yüzyıl önce milli mücadele verilmeseydi, vatanının hal-i pür-melali ne olurdu, sorusunu kimse kendine sormuyor.
En büyük aymazlığımız da en hayati mevzularda doğru sorular soramamak.
Bu tür soruları bir sorabilsek belki de ülkemiz için çok şey değişecek.
Madem sandık demokrasisine sahibiz, bu soruları herkese sordurmak zorundayız.
***
Bir hususun daha altını çizmek istiyorum:
Yeni yetişen nesilde ve insanımızda çok büyük bir laçkalık var.
Hep söylerim eski insanı faziletli kılan bilmediğini bilmesiydi.
Bugünün insanını geçtim daha dünkü çocuk tabir yerindeyse alfabeyi senden öğrenmiş, sana caka satıyor, burnundan kıl aldırmıyor.
Öğrenciyi sınıfta şuradan kaldırıp şuraya oturtamıyorsun. Ona okulun özel mülkü olmadığını anlatmaya çalışıyorsun ama nafile.
Kısaca sınıflarda ders işlemek için disiplini sağlamak hiç kolay değil.
Bu sebeple birgün şunu söyledim öğrencilerime: Eğer ben işgal kuvveti öğretmeni olsaydım birinizi hastanelik eder, bırakın hesap sormayı korkusundan aileniz okulun kapısından içeri dahi giremezdi.
Şimdi sorabilirsiniz, bu anlattığınızın büyük önderin Samsun'a çıkmasıyla ne alakası var?
El-cevap: O kadar çok alakası var ki…
Kendi vatan toprağında yaşayıp İstiklal Marşını okumaktan aciz, bütün değerlerine burun kıvıran ve bu değerleri öğrencilerine aktarmak görevini ifa eden öğretmenlerini hiçe sayan bu insanlar (öğrencisiyle-velisiyle) büyük önderin büyük mücadelesi olmasaydı muhtemelen işgal kuvvetlerinin (ifadeyi yumuşatarak söylüyorum) ‘emir eri’ olurlardı.
Ez-cümle: Lütfen, kendi vatanında hür yaşama özgürlüğünü kötüye kullanmayalım. Aksi takdirde bugünleri arayacağımız günler çok uzak değil!..
sb 21/05/2013

Hiç yorum yok:

İşte benim idarecilik maceram!..

İşte benim idarecilik maceram!.. Hani şair benim bir de İstanbul maceram var, der ya işte o hesap benim de idarecilik maceram var. Şairin ma...