Aynı zamanda Ortaçağ uzmanı da olan Umberto Eco’nun Gülün Adı romanı 14.yy İtalya’sının bir manastırında geçen olayları konu alıyor.
14. yy Avrupa’sının kasvetli havasını başarılı bir şekilde vermiş yazar.
Bu roman bana modern medeniyeti neden batılıların ürettiğini ilham etmesi bakımından önemliydi.
Eskiler ‘kediyi bile döveceksen kapıyı açık bırakacaksın.’ derler. Yoksa kedi sizi döver! Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi.
İmdi ne anlatıyorum ben?
Demem o ki Engizisyon mahkemelerinin kol gezdiği Ortaçağ Avrupa’sında kapı hiçbir surette açık değildir.
Osmanlının ticaret yollarını kontrolüne alması, Akdeniz’i bir Türk gölü haline getirmesi, Avrupa’nın içlerine kadar genişlemesi adamların hareket imkânını tamamen kısıtlamıştır.
Tabiatiyle kedinin sopa yemekten kurtulmak için dövenin üstüne niçin ve nasıl atladığı veya başka yollara niçin saptığı meselesi gayet açıktır.
İşte size başlangıçta modern medeniyetin neden batıda ortaya çıktığının kısa hikâyesi…
Bize gelince…
Biz Müslümanlar için kapı daima sonuna kadar açıktır. Dolayısıyla daima kaçacak bir delik bulunmuştur.
Hatta bu öyle mamalak bir durum ortaya çıkarmıştır ki akşama kadar küfrettiğimiz batı medeniyeti verimlerini hiçbir çelişki görmeden tüketmekte bir beis görmeyiz.
Bir arkadaşa bu durumun bir çelişki olup olmadığını sorduğumda bunun tıpkı fırından ekmek almaya benzediğini ve bir çelişki olmadığını beyan etmesi üzerine o fırıncının akşama kadar aleyhinde konuştuğumuzu ve akşam olunca da ürettiği ekmeği almakta sakınca görmediğimizi, bunun da yalnız çelişkiyle değil mamalaklıkla ve daha başka şeylerle açıklanabileceğini söyledim.
Hâsılı ya meselelerimizi yeni bakış açılarıyla ele alıp çözümler üreteceğiz ya da mamalaklığa devam edeceğiz. Dolayısıyla da marabalığa…
sb 02/04/2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder